Türkiye'nin en iyi haber sitesi
OKAN MÜDERRİSOĞLU

IMF nişanı neden bozuldu?

Sizler, bu satırları okuduğunuz sırada bizler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Afrika ziyaretine eşlik ediyor olacağız. Afrika'ya açılma stratejisini ayrıca değerlendireceğimiz için Türkiye'nin aklını fikrini kurcalayan şu IMF meselesini ele alacağız. Zira IMF ile Stand-By seçeneği gündemden kalktı ve ekonominin "olgunluk testi"nden geçeceği yeni bir süreç başladı. Bu zor kararı veren kurmaylar, 2010 yılını "sıkıntılı olmayan sıkışık durum" olarak tanımlıyor. Aslında AK Parti iktidarı her alanda "vesayet" yaklaşımına karşı bayrak açtığı için gelinen aşama sürpriz değildi. Askeri vesayet, yargı vesayeti derken IMF vesayetinden kurtulma çabasını da makul görmek lazım.
Sözü dolandırmadan doğrudan konuya girecek olursak, IMF ile anlaşmaya varılmamasının gerisinde ince hesap farkları yattığını söyleyebiliriz. IMF cephesinden bakıldığında iki yıllık flörtün artık bir nikahla sonuçlanması veya nişanın atılması gerekiyordu. Deyim yerindeyse Anadolu'daki genç kız-delikanlı ilişkisine benzer bir tablo ortaya çıktı. Kızla oğlanın birlikte dolaşabilmesi için yüzük takıldı ama düğün tarihi belli olmayınca "kızın adı çıktı." Yani IMF, "Bu iş uzadı. Stand By'a istekli değilseniz, yıllık rutin 4. madde kontrolüne geçelim" dedi. Bunun manası, kızla-oğlan çarşıya çıkacaksa yanlarında mutlaka kızın küçük erkek kardeşi de olacak demek. Hemen belirtelim, IMF ile Stand By'sız yol arkadaşlığı tercihi Ankara ve Washington'un mutabakatına dayandırıldı. Lakin, Fon'un ısrarı, sonuca daha fazla tesir etti.

***

Peki ne oldu da IMF destekli program rafa kalktı? Nedeni öyle komplike değil. Ne mahalli idarelerin harcamaları, ne Gelir İdaresi'nin yapısı, ne de "nereden buldun?" sorgulaması ipleri kopardı. Bu sorunlar geride kalmıştı. Asıl problem, "genel ekonomik çerçeve"ye bakışta yaşandı. IMF'nin, ilk günlerde beğendiği Orta Vadeli Programı sıkılaştırma arzusu işleri tıkadı. 2009'da küresel krizin sert darbesini alan Türkiye, eş değer ülkelerle karşılaştırılınca fena performans göstermedi. Örneğin, küçülme tahmini yüzde 6'nın altına çekildi. Yüzde 5.5 gibi bir oran. Hazine'nin borç stokunda beklenene göre 1 puan iyileşme gözlendi. Ve nihayet bütçe açığı öngörülenden 10 milyar lira aşağıda kaldı. IMF'ye göre, Orta Vadeli Program güncel veriler baz alınarak kurgulanabilirdi. Oysa Hükümet'in yaklaşımı birkaç yönden IMF'den ayrıldı:
1- Yüksek işsizlik. 2- Küresel risklerin varlığı. 3- Yaklaşan genel seçimler.
Açıkçası siyasi kanat, Orta Vadeli Program'da ilan edilen hedeflere, umulandan erken ulaşma ihtimalini, resmi rakamlara dökmek istemedi. Ekonominin iyileşme derecesine göre, gelir-gider dengesinde gözlenecek artı değeri bir tür "hava yastığı" misali seçime kadar saklamayı arzuladı.
Hani bu sıralar çokça soruluyor ya... "Seçim harcamaları erken başlarsa... Mali gevşeme olursa..." diye. Eldeki veriler, bu kaygıları doğrulamıyor. Nedenine gelince...
1- 2010 Bütçesi ve Orta Vadeli Program'daki esneklik, gerek ekonominin canlandırılması gerekse seçmen psikolojisinin olumlu yönde etkilenmesi için yeterli marjı içeriyor. Siyasi içerikli olası harcama taleplerinin IMF'siz de yönetilebileceği düşünülüyor.
2- Yunanistan başta olmak üzere çok sayıda AB ülkesinde kamu açığını artırıp borcu geleceğe öteleyen anlayışın yarattığı felaket, AK Parti Hükümeti'nin ihtiyatlı davranmasını zorunlu kılıyor.
3- Yeni ekonomik çıpa olarak sunulacak Mali Kural, kamu açığının milli gelire oranını, başlangıçta planlanan borç yapısı ile uyumlu düzeyde gerçekleştiriyor. Uyarlama senaryolarına bakıldığında Mali Kural, iddia edildiği gibi Hükümet'in elini kolunu bağlamıyor.
Geleceğe dair riskler; cari açık ve finansmanı ile Merkez Bankası'nın faiz artırımlarının başlayacağı aylarda piyasaların vereceği tepkide düğümleniyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA