Genelkurmay bildirisi ile gerilen piyasalar, erken seçim kararının ardından rahatladı. Şimdi, seçim sürecini etkileyecek faktörler analiz ediliyor. Acaba, seçmen kararını neye göre verecek? Görünen o ki "halk ile cumhuriyet" arasına sıkışan bir seçim kampanyasına tanıklık edeceğiz. Halka hizmeti, demokratikleşmeyi ve büyüyen ekonomiyi rejimin teminatı olarak gösteren iktidar partisi ile cumhuriyetin kazanımlarının tehlikede olduğunu iddia eden muhalefet partileri arasında kıyasıya rekabet yaşanacak. İlk kez oy kullanacak gençler, şimdiye kadar sandığa duyarsız kalan kitleler, işsizler, büyükşehirlerde güvenlik kaygısı yaşayanlar, şehit cenazeleriyle öfkesi katlananlar, Anadolu'da ilk kez yola, suya, kanalizasyona kavuşanlar, malının değeri artanlar, demokrasiye ve AB çapasına inananlar bu seçime damgasını vuracak. Ancak, seçimin galibi "istikrar" olacak. İstikrar vadeden ve gelecek projesine seçmeni ikna eden partiler Meclis'e girecek.
Siyasetin dili
Peki, Ak Parti'nin sandık stratejisi nasıl şekillenecek? Bu sorunun yanıtı, hükümetin özgün sesi Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'de. Şener'in mesajı şu: "Siyaset, faydalı olmadan önce zararlı olmamalıdır. Çünkü siyasetin toplum üzerindeki doğrudan etkisi yaptığı işler değildir. Siyasetin ilk etkisi, konuşmasıyla başlar. Siyaset güzel konuşuyorsa toplumdaki algılama düzelir."
Şener, dengelerin oturduğu ekonomilerin siyasetten etkilenmediğini, Türkiye ekonomisinde ise varolan hassasiyetin siyasi tartışmalar nedeniyle belirginlik kazandığını düşünüyor. Seçim ekonomisi uygulanmayacağını söylüyor. Popülist harcamaların seçim kazandırmadığını biliyor.
Halkın, "Ekonomide olumlu gidişat var ama hissetmiyoruz" yakınmasına gelinceŞener, yaşadıklarından örnek veriyor:
"Çok sayıda vatandaştan notlar alıyorum. İş istiyorlar. Hiçbirinde iş isterken yazılması gerekenler yok. Mağdur olduğunu ifade ediyor ama tahsili, mesleği nedir, bunlar belirtilmiyor. 'Bana bir iş' diyor. Adama iş icat ettiğinizde ülkenin ekonomik performansını düşürürsünüz. Tereddüte kapılmamak gerek. Herkes yeteneğini, ufkunu geliştirerek iş yapabilir."
Ezbercilik yerine sorgulama
Bir ara "dalgalı kur ve gümrük birliği"nin tartışılması gerektiğini vurgulayıp, piyasaları şaşırtan Şener'in, bu çıkışının gerisinde ince bir siyaset yatıyorKendi anlatımı ile Şener şu yolu izliyor:
"Zaman zaman aykırı görüşler ortaya atarak, aslında siyaset dışı kurumların bilgi üretimini görmek istiyorum. Onları test ediyorum. Kurumlar konulara hep kendi açısından bakıyor. Örneğin Merkez Bankası, fiyat istikrarını, Maliye bütçe dengesini, Hazine borç yönetimini önemsiyor. Oysa dünyada korkunç bir yarış var. Türkiye'nin küresel ekonomilerde kullanılan kavramlar yerine, kendi bilim adamlarıyla ortak kriterlerini geliştirmesi gerekiyor. Gelişmiş ülkelerce üretilen kavramlar, gelişmekte olan ekonomilere çok uymuyor."
Şener'e göre, Gümrük Birliği sonrası Türk sanayii ayakta kalabilmek için ara malı ithalatçısı oldu. Bundan sonra yerli üretimin ithalata dayalı yapıdan kurtulabilmesi için ne yapılacağının tartışılması kaçınılmaz.
Son iki yılda petrol ve metal fiyatlarındaki artış nedeni ile küresel ekonominin enflasyon baskısı altında olduğuna işaret eden Şener, "Dünya neyi yaşıyorsa, Türkiye de onu yaşıyor. Hükümetin enflasyonu aşağıya çekme kararlılığı var. Bu kararlılık sürecek. Yıl sonunda enflasyonun çift haneli olması mümkün değil" tezini işliyor.
Bonozedeye müjde
Şener, seçim meydanlarında İmarbank bonozedelerinin tepkisiyle karşılaşma niyetinde değil. Kabinede imzaya açılan ödeme planı içeren tasarıyı bazı bakanların bir süre incelediğini açıklayan Şener, "Tasarı, pazartesi günü Meclis'e gönderilir. Gerek komisyon gerekse genel kurul aşamasında hızlandırırız. Meclis tatile girmeden yasalaşır" diyor. Bu arada bir de kısa not. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, siyasete girmiyor.