Türkiye'nin AB macerası, sözde soykırım tasarısı ile mücadelesi, turizm pazarlaması her seferinde gelip "imaj ve tanıtım sorunu"na kilitleniyor. Bu kez geleceği kurgulayan yeni bir model geliştiriliyor. İşin mimarı Vergi Konseyi. "Tanıtımın vergi ile ilgisi ne?" deyip geçmemek lazım. Vergi Konseyi, yabancı dev prodüksiyonların ülkeye kazandırılması için etkileyici bir çalışma yaptı. İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerine hazırlanırken sinemanın büyüsünden yararlanılacak. "Mevlana ve Sevgi", "Meryem Ana" ve "Kapadokya" konularında yapımlar dünyaya sunulacak. Kulağa hoş gelen bu yapısal değişim için yasa taslağı yazıldı bile. Vergi Konseyi'nin dünya örneklerini de incelediği raporu, ABD, İngiltere, Avustralya, Yunanistan gibi ülkelerin sinemayı nasıl milli politikaya dönüştürdüğünü gösterdi. Türkiye'de durum şu: Sinemacılar, 2006'da 35 milyon seyirci ve 175 milyon YTL gelire ulaştı. 2000-2005 döneminde hasılat yüzde 12 arttı. Ama sektördeki otorite boşluğu, kayıtdışılık, korsanlık, global yarışta ayak bağı olan bürokrasi en önemli handikaplar. Bu engellerin aşılması için geliştirilen çözüm şöyle:
- Yabancı yapımcılara asgari 1 milyon YTL harcanması halinde ödedikleri KDV iade edilecek.
- Sektördeki belge sorunları nedeniyle belli miktarda götürü gider matrahtan indirilecek.
- Yurtdışında gösterilen yapımlar ile Türkiye'nin birlikteliğini güçlendirici nitelikte olduğu, tanıtıcı öğeler içerdiği Kültür Bakanlığı tarafından onaylanan filmlerin, yapım maliyetlerinin % 40'ı matrahtan düşülecek.
- Sinema sektöründe çalışanlara indirimli gelir vergisi tarifesi uygulanacak.
- Dubai'de 'medya kent' olarak adlandırılan serbest bölgenin benzeri Türkiye'de kurulacak. Bölgeye post prodüksiyon, stüdyo imkanları götürülerek burada çekilecek filmlere vergi avantajı sağlanacak.