Bu sıralar Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın dikkatle izlenmesi gerekiyor. Atanmasının üzerinden 6 ay geçtikten sonra Yılmaz'ın söylemi giderek keskinleşiyor. Başkan'ın, "Seçimler, fiyat istikrarı açısından risk" vurgusuna hükümetten gelen tepkiler, giderek renk ayrımına dönüşüyor. Aslında sis perdesi kalktığında ilginç gerçekler de ortaya çıkıyor. Tarih sayfaları biraz aralandığında, Yılmaz'ın Merkez Bankası İdare Meclisi üyeliği sırasında Başkan Süreyya Serdengeçti ile aynı safta algılanması Bakan Ali Babacan'ı rahatsız ediyor. Öyle ki Babacan, aylarca Yılmaz'a randevu vermiyor. Yılmaz'ın, Merkez Bankası için düşünülen öncelikli isim olmaması da aradaki soğukluğu belgeliyor. "Eşi baş örtülü, Köşk'ten veto yer" varsayımıyla gönderilen kararname, bizzat Ak Parti'li bazı isimlerin Cumhurbaşkanı'na kefil olması sonucu onanıyor.
Memnun oluruz
Yılmaz'a yakın kaynaklar, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "Kaç bütçe yaptık. Hepsinde mali disipline özen gösterdik. Parti çıkarlarına ülkenin geleceğini teslim etmem. Seçim yılı da böyle olacak" sözlerine Başkan Yılmaz'ın, "Bundan ancak mutluluk duyarız" tepkisini verdiğini aktarıyor. Yine Yılmaz'ın yakındaki isimler, Başkan'ın, "Seçimlerin demokratik ve anayasal bir süreç olduğunun farkındayız. 'Seçim şu tarihte olsun, şöyle sonuçlansın' gibi bir duruşumuz yok ve olamaz. Ama seçim nedeniyle bekleyişlerde gözlenecek değişikliği, risk primini vurgulamak bizim görevimiz" dediğini ifade ediyor.
Son günlerde medya ile ilişkilerinde ketum bir çizgi tutturan Yılmaz, günlük hayatına ilişkin sorulara, "Evden işe, işten eve. Oran'daki lojmana taşındık. Lakin sağdaki komşu kim, soldaki komşu kim bilmiyorum" yanıtını veriyor. Peki, okumaya vakit bulabiliyor mu? Başkan'ın yanıtı, "Eskisi gibi değil. Not, resmi yazı, rapor derken her gün 200 sayfa önümden geçiyor" oluyor. Doğrusu, Merkez Bankası bağımsızlığı adına Başkan'ın, "Bildiğini okuması" gerekiyor. Oysa ılımlı tondaki çıkışları bile siyasi hazım sorununa dönüşüyor. Belki de bu yüzden başkan yardımcılığı atamaları kilitleniyor. Başkan Yılmaz'ın, Merkez Bankası Newyork Temsilcisi Akil Özçay'ı başkan yardımcılığına getirememesi bile yönetime siyasi etki arzusunu yansıtıyor. Banka içinden önerilen Necati Şahin'in, siyasi engele takılmaması ise son günlerde çok tartışılan İstanbul'daki muhafazakar gruplardan icazet almasına bağlanıyor.
Yılmaz'ın memur hali
Bu toz duman arasında Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, yarın büyük buluşmaya hazırlanıyor. Hani, "Biliyorum benim düzeyimde geliri olan birisi için bunu söylemek ahlaki değil ama maaşlara yapılan zam, 2007 enflasyon hedefi üzerinde risk yaratıyor" dediği memurlarla tarihi görüşme 14 Kasım'da. Kamu Sen Başkanı Bircan Akyıldız, "Memur aldığını harcıyor. Tüketim, talebi talep, üretimi üretim yatırımı, yatırım büyümeyi tetikliyor" görüşünde. "Ben memurun halini bilirim" diyen Yılmaz, acaba ne mesajı veriyor? Yine yakın dostlarından dinlediğimiz kadariyle "1976'da Ticaret Bakanlığı'nda çalıştığım, Demetevler'de oturduğum, odun kömür parası telaşı yaşadığım, dolmuşla, otobüsle işe gidip geldiğim günleri hiç unutmuyorum" diyor. Hatta "Asgari ücretlinin bir aylık kazancını lüks restoranda bir öğünde harcayanların ülkesinde yaşıyoruz" vurgusunu ihmal etmiyor.