Muhterem Hocam geçen hafta size yazdığım mektuptan sonra bir hafta beklemeyi tercih ettim. Hükümet-Hizmet meselesine dair hiç yorum yapmadım. Gerçi ben hiç yorum yapmadığım halde yapacağım yorumları engellemek maksadıyla tuhaf işler yapan arkadaşlar oldu. Ortalık durulur, ortam bir nebze normalleşir diye umut ettim. Fakat hiçbir şey değişmediği gibi anormalleşme süreci hızlanarak artmaya devam etti.
Dahası anormalleşme süreci absürtleşmeye döndü. Özellikle bazı süreçleri doğrudan bilen biri olarak Hizmet cephesinde yazılanlara ve söylenenlere hayretin de ötesinde duygularla bakıyorum. İlk mektubumda yazdığım gibi ben hâlâ sizin bu çılgınlık halini tek sözünüzle bitirecek kudrette olduğunuza inanıyorum.
***
Muhterem Hocam 2004'ten ama özellikle de 2007'den sonra Hizmet mensuplarının bürokraside özellikle de Emniyet ve Yargı'da ne kadar kritik yerlere getirildiğini herkes biliyor artık.
Hele yargıdaki Hizmet mensuplarını eski rejimin Askerci-
Kemalist HSYK'sından korumak için Başbakan Erdoğan'ın neler yaptığını en iyi siz biliyorsunuz. Şayet Başbakan'ın iradesi olmasa, HSYK'yı Adalet Bakanı ve müsteşarının varlığıyla kilitlemese, defalarca o arkadaşlar görevden ihraç edilir ve avukatlık bile yapamaz hale gelirlerdi. Erdoğan hep kritik konumlarda olan savcılara ve hâkimlere sahip çıktı.
***
Öte yandan şu an 2007-11 arası askeri vesayeti yok etme sürecinde aktif görev almış o arkadaşların ve belki de sizin sesinizi duyar gibiyim: "
Bizim irademiz olmasaydı da Erdoğan'ın kellesini alacaklardı.
Biz Erdoğan'ı mezardan çıkardık" diyorsunuz.
Ben bu cümleyi bu süreçlerin içindeki önemli bir şahıstan bizzat da duydum.
***
Abartılı bir söyleyiş tarzı olsa da ben bu tespitte söylenmek istenene hiçbir zaman itiraz etmedim. Medyaya girdiğimden beri defalarca
Hizmet Hareketi olmasaydı darbeciler püskürtülemez ve askeri vesayet sona erdirilemezdi diyerek bu hakikati ifade ettim.
***
Vicdan sahibi hiç kimse de bu gerçeği inkâr edemez Hocam ama bazı bürokratlar ve savcıların, zamanında Erdoğan'ı devirmek isteyenlere karşı çıkmaları daha sonra aynı
Başbakan'a yönelik bir yargı vesayetine girişmelerini meşru kılar mı? Bu girişim demokratik hukuk devletine uygun mu? Ergenekon'la mücadele etmiş olmak o arkadaşlara Başbakan'ın emriyle görev yapan bir başka bürokratı tutuklama hakkını da verir mi?
***
Sizden rica ediyorum Hocam lütfen artık Hizmet'ten arkadaşlar "
7 Şubat rutin bir olaydı. Hakan Fidan sadece ifadeye çağrılmıştı. Başbakan'ı kandırdılar.
Fidan'ın tutuklanacağı yalandır" gibi kara propagandaları yaymasınlar. Hizmet erlerinin PR yeteneği muhteşem. Liberallerin ve solcuların bile büyük çoğunluğunu kontrol altına aldılar ama sonuçta gerçek değişmiyor.
***
Zaten 7 Şubat'ta yapılanın yanlışlığı konusunda ısrar edilmesi işleri bu noktaya getirdi Hocam. Sürekli bu propagandaların tekrarlanmasının Hizmet'e bir yararı yok. Kimse de inanmıyor bunlara, hele "
Hakan Fidan'ı feriştahı bile gelse kurtaramayacak" cümlesini kulağımla işitmiş biri olarak benim buna inanmam mümkün değil. Elbette bu ülkeyi yönetenlerin inanması hiç mümkün değil. Onlar 7 Şubat'la ilgili gerçeği ve yakalanabilse Fidan'ın içeri atılacağını tüm detaylarıyla biliyorlar.
***
Ben bu cümleyi bizzat duyduğum zamandan sonra bile olayın tüm Hizmet'e mal edilmemesi gerektiğini hep savunmuş bir insanım.
Derdim her zaman üzüm yemek oldu, bağcı dövmek değil. Hep ama hep diyalogdan yana oldum. 14 Haziran 2012 çağrısı sürecinde sulh sağlansın diye neler yaptığımı siz de çok iyi biliyorsunuz. Fakat önce gerçekleri ortaya koyalım Hocam. Yarın mektubuma devam edeceğim.