İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Balçiçek İlter'in TV programında bana ağır giydirmiş yine. Kasım 2009'da yayınlanmış "Faşizmin Başkenti: İzmir" yazımdan ötürü bu giydirmeler. Hâlâ gerçekleri acı biçimde söyleyen o yazı birilerinin zihninden çıkamadı. Aziz Başkan benim vesilemle İzmir halkına yönelik popülizm yapmaya, İzmir'e dair herkesin gördüğü temel gerçekleri inkâr etmeye ve bana karşı kontratak yapmaya devam ediyor. "İzmir'e faşist diyenin kendisi faşisttir" demenin ne anlamı var? Laf mı yarıştırıyoruz. Aferin, devam et.
***
Aslında benim Kocaoğlu'nun kişiliğine sempatim vardır. Kocaoğlu'nun CHP'nin anadamar çizgisinden daha ilerde bir adam olduğunu düşünüyorum. Son dönemde de barış ve çözüm sürecine dair çok doğru ve ahlaklı açıklamalar yaptı kendisi. Kocaoğlu tipik bir CHP'li gibi Atatürkçü değildir. Eski TKP'lidir. Marksist müktesebattan gelir. CHP içinde Atatürkçülüğe mesafeli solcular da var. Bir şekilde orada siyaset yapmaya devam ediyorlar. Balçiçek'in programında gördüğüm kadarıyla Kocaoğlu siyaset felsefesi üzerine konuşmayı seviyor. Bu işleri sevdiği kadar bizim İzmir'in metro hattını da bitirse güzel olur tabii. 10 yılda 10 santim metro yapamadın İzmir'de. Ulaşım felç olmuş halde. Kürtlerin konvoyuna dört yıl önce saldırılan Hatay Caddesi'nin tam göbeği, büyük bir alan oyuk olarak duruyor. Arabalar ve otobüsler dar ara sokaklardan gitmek zorunda kalıyor. İşin kötüsü millet de buna alıştı. İnanılmaz bir keşmekeş var. Şunları 10 yıldır çözemedin be adam. Hâlâ zırvalıyorsun.
***
Aslında İzmir tartışmaları çok yararlı. İzmir'in buna ihtiyacı var. Benim için İzmir çok değerli. Tüm sülalem orada yaşıyor. Benim ve ailemin üç kuşak hafızası İzmir anıları ve hikâyeleriyle dolu. İstanbul'a gelip İzmir'i unutmuş ancak "
İzmirliyiz. Biz daha moderniz" geyikleri yapanlardan değilim ben. Bir ayağım İzmir'de. İstanbul'u özellikle Boğaziçi'ni ne kadar çok sevsem de, İzmir'i özellikle de Güzelyalı ve Kordonboyu'nu özlüyorum sık sık. Memleketimin, İzmir'in kendini kandırmaktan kurtulmasını istiyorum. İzmir gerçeklerle yüzleşmeli ve içinde olduğu fetret döneminden çıkıp bir restorasyon sürecine girmeli artık.
***
Mesela İzmir'e dair İstanbul medyasında yaygın büyük palavralardan biri
"
İzmir kadını" olgusuna ilişkindir. İzmirli kadının ruhu özgürdür, kural tanımaz, doğru. Ama o özgürlüğü tam olarak İzmir'de değil İstanbul'da yaşayabilir. İstanbul'da kendini tam olarak ifade edebilir. İzmir görüntüde açık ama özde kapalı ve kısıtlayıcı bir şehirdir. O görüntü illüzyondur. İzmir'imizin gururu, İzmirli kadın modelinin en güzel örneği
Sezen Aksu İzmir'de kalmak zorunda olsaydı ne olurdu? Zaten hiçbir kalifiye İzmirli kendi şehrinde kalamıyor, kalamaz.
Ey İzmirli hemşehrilerim. Artık lütfen kendimizi kandırmayalım, dürüst olalım. İktisadi ve kültürel olarak sürekli gerilemekte olan bir şehir İzmir'imiz. Çağı ıskalayan, çağdışı kalmakta olan bir şehir İzmir'imiz. İhracat limanı sahibi şehrimizin Türkiye ihracatındaki payı sürekli düşüyor. 1926'da yüzde 43 iken 1981'de yüzde 22, şimdi ise yüzde 10'ların altına düşmüş durumda. Yarın SABAH PAZAR'da İzmirimize dair yazmaya ve gerçekleri tokat gibi birilerinin yüzüne vurmaya devam edeceğim.