Dün yazmaya başladık. Ben Galatasaraylıyım. G.Saray'ın çıkarlarını korumaya çalışırım ama adalet önce gelir. Yeni Şafak'tan Fenerbahçe fanatiği Cem Küçük yazısında benimle ilgili şu iddialarda bulunuyor:
"Rasim Ozan Kütahyalı (ROK) hükümete muhalif bir adam olan Ünal Aysal'ı hükümetle yakınlaştırmak için elinden geleni yapıyor.
Aysal'ı Beyaz TV'de ağırladı ve Aysal'a sürekli Başbakan Erdoğan'ı övdürdü.
Ünal Aysal'ın sportif işler başdanışmanı nasıl Bülent Tulun ise siyasi işler başdanışmanı fiilen ROK oldu. Terim ile Aysal kavgasında da şu an Aysal'ı tutuyor ROK. Bu ara sürekli Terim'e yükleniyor. Terim'in avukatı canlı yayına bağlandı, ROK'a isyan etti.
Fatih Terim bir basın toplantısında isim vermeden ROK'u hedef aldı.
Kulüp içinden gelen iddialara göre Terim, Aysal'a, 'Rasim'e bu lafları siz mi söyletiyorsunuz?' demiş ve Ünal Aysal da, 'Rasim bana değil Başbakan'a yakın.' demiş."
Küçük'ün bu iddiaları klaksonundan başka her yerinden ses çıkan bir araba gibi. Çoğu hayal ürünü. Ben Başkan Ünal Aysal'ın finans zekâsını ve yönetim becerisini beğenirim. Tam Batılı bir kapitalisttir Aysal; ama senelerce Türkiye dışında kaldığı için bu ülkeyi iyi tanımaz. Bazı sosyal ve siyasi dengeleri hiç bilmez. Mesela bazı sorular sorar "Yahu bu Aysal uzayda mı yaşıyor" falan dersiniz. Ekonomik anlamda çağdaş liberal bir beyne sahip olduğu halde siyasi olarak bir vizyonu yoktur. Ama bağlantıları ve çevresi bağlamında eski Türkiye kodlarına aittir. Ben Beyaz TV'deki programlarda da hem Ünal Aysal'ın hem de genel olarak G.S camiasının en büyük eksiğinin bu olduğuna sık sık değiniyorum. Bazen 2013 değil de 1993'teymişiz gibi angajmanlara giriyor G.S yönetimi. Yerleşik yapı G.S'nin dünya kulübü olma yolundaki en büyük engeli. Eğer Aysal bu yerleşik yapıyı aşar ve bir devrim yaparsa bu finansal yönetim anlayışıyla GS 10 yıl içinde dünya kulübü olur. Yok eğer GS camiasının klasik jakoben geleneğine bağlı kalınırsa ve Yeni Türkiye ile kavga edilirse 2000'li yıllarda olduğu gibi GS yine çöker.
Fatih Terim'e gelince... Fatih Hoca tartışmasız Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük teknik direktörüdür. Ben futbol yorumculuğuna başladığım Eylül 2011'den beri hep Beyaz TV'deki programlarda Fatih Hoca'yı destekledim.
Diyalogumuz çok iyiydi. Hatta Terim'e gıcık olan eski kuşak jakoben GS'lilere ekranlardan defalarca meydan okudum.
Fatih Hoca da bana hep müteşekkir oldu. Fakat geçen sene Mersin İdman Yurdu maçında Fatih Hoca tam anlamıyla eski Türkiye'ye yakışan biçimde davranışlara girdi. Hakemlerin üzerine yürüdü, ağır hakaretler etti. O süreçte Terim'in bu mafyoz hareketlerinin yanında durmazdım.
Yeni Türkiye'de bu yöntemler asla tolere edilemezdi.
O zaman Aziz Yıldırım zihniyetine karşı çıkmamızın ne anlamı vardı?
Yıldırım her zaman işlerini böyle gördü.
F.Bahçe başkanlık forsunu arkasına alıp tehdit, baskı, şantaj, tedhiş yöntemleri kullandı. Kaleci Rüştü'yü göstere göstere dövdürdü. Digiturk'teki yorumları beğenmediği için Kadıköy'de TV kablolarını kestirdi. Hâlâ herkesin anasına avradına küfreden paramiliter internet ağlarını parayla destekliyor Aziz Yıldırım. Fatih Hoca elbette bu seviyede bir adam değil ama geçen seneden beri eski Türkiye tarzı hareketleri artırdığı kesindir. İnan Kıraç konusuna da sonra geleceğiz.