Birbirinden farklı grupların anayasa önerilerini hazırlayıp ortaya koyması yerinde bir davranış ama bu çok önemli, çok hayati bir sorunu ortadan kaldırmaya yetmiyor: anayasa kimin anayasası olacak?
Bu çok ciddi sorunun cevabı belli, ya halkın, milletin, ulusun anayasası olacak deniyor ya da özgürlüklerin anayasası. Ne var ki, anayasa kuramı açısından bakınca bu yanıt yeterli değil.
***
Türkiye bugüne değin halkın, toplumun yaptığı bir anayasaya sahip olmadı. Sadece
1923 istisna kabul edilebilir. Anayasalar darbelerden sonra hazırlandı, kurucu meclislerde biçimlendirildi. Seçilmişlerin, halkın oyuyla gelenlerin gerçekleştirdiği bir anayasa bugüne değin yapılamadı.
Şimdi öyle bir aşamadayız. Meclis bir anayasa yapacak. Meclis'te, halkın oyuyla teşekkül etmiş bir iktidar var. Bu tarihin en önemli aşamalarından biri. Eğer
çoğunluk bir de demokratik teorinin en önemli ilkesini uygularsa, yani
çoğunluk, azınlık haklarını gözeterek hükümet ederse, yönetirse devleti, söz konusu demokrasi koşulu yerine getirilmiş olur. O anayasa sağlam bir zemine oturur. Yani bir
uzlaşma anayasası olur.
Buraya kadar olanı neredeyse
mekanik bir kural. Yeni ve fazla önemli bir yanı yok. Eğer bu ilke sağlanamazsa ortaya yeni sorunlar çıkacak, anayasa gerginlikleri yaşanacaktır. Çoğunluğun azınlık üstünde kurduğu baskı da ne olursa olsun günü geldiğinde aşılır. Bugünkü dünyada kimsenin buna tevessül etmeyeceği söylenebilir.
Ama daha hassas bir nokta var, bir anayasa ulusun, halkın, toplumun, milletin anayasası olacaksa.
Siyaset, her ne kadar aşıldı, değişti deniyorsa da, orada duruyor,
sınıfsal bir şeydir. Her iktidar belli sınıfların katkısıyla biçimlenir. Türkiye'de bazı dönemlerde benim
taşıyıcı koalisyon dediğim bir oluşum meydana gelir.
1950'de,
2007'de ve sonrasında böyle bir durumla karşı karşıyayız. Farklı kesimler çıkarlarını getirip bir parti etrafında birleştiriyor bu durumlarda. Tarihsel olarak birbiriyle zıtlaşmış, çekişmiş çevreler, sınıflar, o noktada tarihsel bir çıkar ortaklığı gerçekleştiriyor.
Büyük toplumsal ve ekonomik atılımların yapılması iktidarın bunu görmesine, kendisine verilen bu desteği kullanmasına bağlı.
Böyle bakınca AK Parti iktidarını tam manasıyla bir
taşıyıcı koalisyon diye nitelendirmek mümkün.
Göçerler, Anadolu sermayesi, aydınlar ve diğer sınıfsal birimler zaman zaman sürtüşseler de bugünkü iktidarla koalisyon kurdular ve onu devam ettiriyorlar. Bu, ortak çıkarlar çevresinde buluşmak bakımından olağanüstü bir fırsat.
***
Görünen bu çok olumlu dinamiğin yanı sıra ortada başka bir boyut daha var. Bence daha kritik bir nokta o. Henüz dikkate alınmayan ve hazırlanan anayasa paketlerinin mekanik yapıları içinde gözden kaçan bir husus.
Türkiye çok önemli bir
ekonomik başarı içinde. Gene sorunlar var ama büyük bir dinamizmin, çok önemli bir gelişmenin olduğu da bir başka gerçek. Bunu sağlayan büyük ölçüde
Anadolu sermayesinin dinamizmidir. Bugünkü iktidara asıl başarı kapısını açan budur. Ve
Anadolu sermayesi yerleşik İstanbul sermayesiyle çatışıyor.
Eğer yeni anayasa bu kesimin özgürlükler ve daha bin türlü olgu üstünden biçimlenen temel taleplerini kabul etmez, içermez ve güvence altına almazsa o çevrenin kabuğuna çekileceğinden, koalisyon desteğini çekeceğinden, yeni arayışlara gireceğinden ve Türkiye'nin kaybedeceğinden kimsenin şüphe duymaması gerek. Asıl düğüm noktası bu, asıl uzlaşma veya kırılma burada yaşanacak. Bütün bu anayasa tartışmalarının unuttuğu nokta bu.
Haber vereyim...