AKP'nin türban sorununu çözmek için MHP'yle yaptığı ittifakın iki önemli kısıtlamasının bulunduğuna pazartesi günü değinmiştim. Bunların söz konusu ittifakın AKP'yi muhafazakar demokratlıktan/liberalizmden muhafazakar otoriterizme taşımak ve daha geniş ve genel bir özgürlükçülük yaklaşımı üstünden türbana gitmekten ziyade türban üstünden demokrasiyi tanımlamaya çalışmak olduğunu da belirtmiştim. Bugün de bir başka noktaya değineyim ve şu soruyla başlayayım: neden MHP böyle bir ittifaka gitmek ihtiyacını duydu.
MHP'nin dürtüleri
Dinsel duyarlılıktan pay alacağı yolundaki spekülasyonları bir yana bırakarak bakacak olursak, MHP, Türkiye'de devletçigelenekçi yapıyı ve siyaseti temsil eder . Kültürel olarak MHP için devlet ve onunla özdeş görülen ordu kutsal kavramlardır. Onlara bir dokunulmazlık yüklenir. Tanıl Bora-Kemal Can ikilisinin yazdığı kitaptan ve Burak Arıkan'ın makalelerinden bildiğimiz üzere bu kesim için ordu-devlet-din kutsal üçlüdür.
Siyaset bunların ve kültürel değerlerin üstünden yapılır. Bu yanıyla MHP kitlesi 1970'lerden başlayarak sayısız yeraltı ilişkisine de sürüklenmiştir. Soğuk Savaş döneminde sola karşı vurucu güç olmuş, sonra kadrosunun önde gelenleri yurtdışı devlet fonksiyonlarında görev almış, nihayet çetelerle ilişkiye sürüklenilmiştir. (Devlet Bahçeli döneminin dikkatlerini ihmal etmiyorum ama bunun ideolojik-kültürel yapıya dönüştürdüğünü söylemek de bence olanaksızdır.)
Özellikle bu nokta önemlidir. Bugün Türkiye'de bir kez daha aydınlatılan çete faaliyetlerinin ideolojisiyle geleneksel MHP taban ideolojisi arasında bir Çin Seddi'nin bulunmadığı da herkes tarafından bilinir. Bugünkü çete faaliyetleri de devletordudin kutsallığı üstünden yapılmaktadır. Kaldı ki, AB, Ermeni sorunu, 301, Kürt sorunu gibi konularda MHP'nin ne düşündüğü ortadadır. Bu düşüncelerin o faaliyetlerin ideolojik yaklaşımlarıyla kurduğu paralellik bellidir.
İttifakın sorunu ve sorusu
Şimdi tam da çetelerin ortaya çıkarıldığı bir dönemde MHP ansızın verdiği bir kararla türbanın kaldırılması için AKP'yle bir ittifak yapıyor. MHP-AKP ittifakın liberal çevrelerde dehşet duyguları yarattığı en azından bazı öğretim üyelerinin açtığı imza kampanyasından liberal isimlerin uzak durmasıyla anlaşılıyor . Çünkü, sorun, başta belirttiğim yerde düşümleniyor: ittifak, liberal bir çerçeve yaratmak için değil daha otoriter bir çerçeve kurmak içindir. Dolayısıyla da şu soru zihinleri kurcalamaya başlıyor : MHP bu tavize ve hamleye mukabil ne elde etti?
Liberalizme veda
Bu soruyu yanıtlamak için gene aynı karineyi kullanalım: önerilen yasayla türban yasaklanmakta ve askerin de kabul ettiği başörtüsü-geleneksel uygulamaya geçilmektedir. Bu kritik bir düğüm noktasıdır. İslam-şehir-siyaset ilişkisi bu noktada bizzat AKP tarafından kırılmaktadır ve ordunun önermelerine yakın bir çizgiye gelindiği işaret edilmektedir.
O zaman akıl yürütmenin gerisi kendiliğinden gelebilir. Çeteler konusunda alınan tavizlerden söz edilebilir. Yani AKP bundan böyle AB, Ermeni, Kürt, 301 sorunlarında herhalde daha çekingen davranacak, hevessiz olacaktır ki, bu tavrı en azından iki yıl önceden başlamıştır. Bundan sonrası o tutumun pekiştirilmesidir. Bir başka şekilde söyleyeyim: her halde artık Türkiye'de liberaldemokratik bir açılım büsbütün geriye gidecektir . Muhazafakar demokratlıktan otoriter demokratlığa dediğim şey budur . Zaten anayasa değişikliğini rafa kaldırmış olan bir AKP'nin başka bir tutum içine gireceğini iddia etmek de çok zor değil midir?
Bu bir düğüm ve kriz noktasıdır. En büyük kriz ise kendi içinden krizler doğurandır. Hangi krizlerin kapıda beklediğini ise cumaya yazayım.