Üniversitelerde serbest kalması için öne sürülen tek koşulun türbanın çene altında bağlanması çok anlamsız bir detay olarak gözükebilir. Ben de ilkin öyle gördüm ve hatta alay ettim. Sonradan öyle olmadığını anladım. Olmadığı gibi, tam tersine, işaret ve ifade ettiği birçok anlam var. En önemlisi de AKP'nin kendi oyunuyla yenilmesi. Bakın neden!..
Daha Cumhuriyet öncesinde başlatılan modernleşme hareketi Türkiye'de bir "biçim meselesi" dir. (Şaşıracak bir şey yok: modernizm biçimdir !) Söz konusu biçimciliğin doruk noktası giyim kuşamdır. Bu doğaldır; Türkiye'de Batılılaşma hareketi bir "benzetme" olarak başladığından o zincirin her döneminde giyim tarzıyla bir kere oynanmıştır. Sonuncusu Cumhuriyet döneminde yaşandı.
Cumhuriyet geleneğin reddi ve şehirliliğin kabulüydü . Giyim tarzının değiştirilmesi şehirli ve modern olmaya geçişin sembolü olarak önemsendi . O tarz değişikliğiyle dinin baskısından da kurtulacaktı insanlar, varsayıma göre. Çünkü, din hem geleneksel olandı hem de köye, kırsala, modern öncesine ait bir şeydi. Köylüler, dine yakındılar ve başlarını bağlarlardı. Şehirlilerin başı açık olurdu. Cumhuriyet dini kendine göre biçimlendirdiyse eğer bundandı: ona şehirli ve modern bir öz ve biçim kazandırmak için.
Türban: Şehirli, modern ve siyasal
Sonra bu hikaye malum dönemeçlerini aldı. Şehirde yeni bir kesim oluştu. Bu kesim kentte daha önce görülen, dışarıda kalmış ve başını örten kenar mahalle insanlarından farklıydı. Bu 'yeni insanlar' hem şehrin merkezinde yer alıyordu ve kendine ait bir tarza sahipti. O tarzın alameti farikası türbandı . Başörtüsünden kesinlikle farklı, yerine göre "frapan" bir giyim unsuru olan/olarak türban. Nasıl "Batılı tarz giyim"in ardında bir ideoloji vardıysa türbanın ardında da vardı. Her ideoloji gibi o da zamanla siyasallaşacaktı, siyasallaştı.
Kıyamet de o noktada koptu. Egemen ideoloji kendisi kadar kuvvetli bir ideolojinin mevcudiyetini istemiyordu. Modernin kendi bildiği dışında yeni bir modern anlayışla bütünleşmesine itiraz ediyordu. Kıyamet kopuyordu; çünkü, Cumhuriyet siyaset ve muhalefet kavramlarından daima habersiz olmuştu. Ortaya çıktığında da onları cebirle bastırmıştı.
Çözüm: Geleneksel olana dönüş
Salt laiklik çerçevesinde tartışsak bile (hoş tartışmıyoruz ya) zıtlaşmanın düğüm noktası işin özünde budur. Şimdi bu gerilim bir "çözüm"e itiliyor: türban çene altında bağlanırsa sorun kalmayacak/olmayacak! Peki, başa dönelim, ne anlama geliyor bu?
Bu değişiklik çok önemli. Çünkü, belki fark edenler vardır, bu yeni uygulamayla birlikte "resmi olarak" türbandan başörtüsüne dönülüyor. Yani kentli, modern ve siyasal olandan geleneksel, otantik ve kırsal olana dönülüyor. Buna pek itiraz edilemez. Çünkü, başörtüsü üstündeki uzlaşmanın askeriyeyi de rahatsız etmediği ve GATA uygulaması olduğu artık açıklık kazandı. Askeriye veya müesses nizamın kurumları da bugüne kadar hep onu söylediler: biz başörtüsüne karşı değiliz. Çünkü o annelerimizin, ninelerimizi kullandığı bir şeydir!
Düğüm noktası: Çözdükçe dolaşıyor
Olay budur! Bu ne ifade eder? Çok önemli şeyler! Her şeyden önce şunu: bugüne kadar yasal ve mevzuat olarak yasak olamayan türban ilk kez yasal olarak yasaklanıyor. Başörtüsü resmileştiriliyor . Hiç öyle yabana atılacak bir şey değildir bu. Ve bu açıdan bakınca AKPMHP'nin kendi oyunlarıyla yenik düştüğü açık. Bu noktayı biraz daha derinleştirirsek Cumhuriyet iradesinin bir kez daha galip geldiğinden söz edilebilir. Ona bağlı olarak siyasal İslam'ın uzun süren gelişmesinde, genişlemesinde geri adım attığı da öne sürülebilir.
Eh, şeytan ayrıntıda değildir diye boşuna söylememişler!