Eskiden sabah erkenden gazete okurken kahve içerdim. Nicedir o zevkimi kaybettim. Haberleri kuru kuruya okuyorum. Daha da beteri haberlerin kupkuru olması. Ama okuduğum ve çok önemli bir haberle kafamda bir şimşek çakıyor: Şeker Ahmet Paşa Amerika'da ya da balinanın karnında olmak!
Meğer İran usluymuş
New York Times'ın salı günü (4.12.2007) yayınlanan sayısında manşet "dehşet verici"ydi. CIA'nın pazartesi günü yayınlanan raporlarına göre İran, nükleer silah yapımını 2003'te durdurmuş. Gerçi hala uranyum zenginleştirme çalışmalarını sürdürüyor İran ve bu gidişle belki on yıl içinde nükleer silah sahibi olacak ama şimdilik durum bu. İşin daha da garip yanı, bu gerçeğin, bir yılı kalmış olan Bush hükümeti üstünde hiçbir etkisinin olmayacağına gazetenin de inanması. Sadece gazete değil inanmayan, Amerikan toplumu da buna inanmıyor.
Küçük bir kasabada bile binalardan sarkan bayraklara, gitgide muhafazakarlaşan insanlara bakınca neden böyle diye düşünmeden duramıyor insan. Hele kar yağmışsa, ortalık henüz karanlıksa sabahın erken saatinde, soru daha da büyüyor insanın içinde ve ansızın Şeker Ahmet Paşa adı geliyor aklına.
Şeker Ahmet Paşa'nın 'yanılgısı'
Şeker Ahmet Paşa, Osmanlı'nın yurtdışına gönderdiği ilk ressamdı. Paris'te uzun yıllar kaldı ve resim yapmayı hem de dönemin en büyük ustalarının atölyelerinde öğrendi. Döndükten sonra yaptığı, çok güzel bir resmini büyük İngiliz yazarı ve eleştirmeni John Berger gördüğünde kendisini rahatsız eden bir şey olduğunu anlamıştı. ResimHeykel Müzesi'ne Berger birkaç kez daha gitti ve sonunda bilmeceyi çözdü.
Tabloda, bir ormanda, önündeki odun yüklü eşeğiyle yürüyen bir adam vardı. Resimde adamın sırtı bize dönüktü. Karşısında açılan yoldan ormanın derinliklerine doğru ilerliyordu. Sorun oradaydı. Resmin "doğru" perspektifine göre ormanın bizden uzaklaşması gerekiyordu. Oysa resimde orman bize yaklaşmaktaydı. Açık, düpedüz bir perspektifalgılama hatası söz konusuydu.
Dünyaya içerden bakmak
Berger düşündükten ve güzel, etkileyici çözümlemesini yaptıktan sonra bunun Paşa'nın bilgi eksikliğinden kaynaklanmayacağına kanaat getirdi. Sorun, Paşa'nın dünyayı algılamasından kaynaklanıyordu. Paşa, resmi yaparken nesneleri ve çevresindeki dünyayı kendisinden uzaklaştıramamış, koparamamıştı. Tıpkı Yunus peygamberin dünyaya balığın karnından bakması gibi, Paşa da dünyaya yaptığı resmin içinden bakıyordu. Herkes dışarıda, o içerideydi ve o zaman perspektif hatası kaçınılmazlaşacaktı .
Gerçeği tersinden görüyorlar
Bugün ABD'nin haliyle Şeker Ahmet Paşa'nın hali arasında zerre kadar fark yok. Amerika da Amerikalılar da dünyaya balinanın karnından bakıyor. Yani "içeride"ler ve dışarıyı yanlış algılıyorlar. O nedenle de kendi gerçeklerini tersinden görüyorlar. Sadece kendileriyle bağlı olsalar sorun yok. Onların bu çarpık perspektifinden ötürü dünya kana, ateşe, baruta boyanıyor.
Hiç mi çıkış yok bu durumdan deyince, Christopher Hitchens'ın kitabı geliyor: Habersiz Yaşama başlıklı kitabında, Hitchens, aydınların, hangi toplumda olursa olsun bilinenden aykırı bir şey söylediğini, dünyayı değiştirmenin, toplumsal yanlışı düzeltmenin tek yolunun bu olduğunu belirtiyordu. Amerika'da da öyle. Bir avuç aydın, "yeni McCarthy dönemi"nin onca çilesini göze alıp gerçeği dile getiriyor, yeni bir Amerika'ya dünyadan önce Amerikalıların ihtiyaç duyduğunu söylüyor.
Mesele o: dünyaya dışarıdan bakmak. Sabahı, karanlığı ve Amerika'yı aydınlatacak gerçek bu!