Tepeden tırnağa seçimlere batmışken ve maalesef hayatımızın belkemiği olan siyasetin dışına çıkmak zor; hatta imkansız. Nereye gidersek gidelim ve ne yaparsak yapalım seçimi ve politikayı içimiz sıra taşıyoruz. Tam da bu dönemde Marmaris'te dört gün 'zorunlu ikamete mecbur' edildim. Oradan bazı izlenimler aktarırsam ilk bakışta ahde vefasızlık etmiş, politik tartışmaların dışına çıkmış gibi durabilirim ama kazın ayağı farklı. Aksine, oradan aktarmak istediğim iki temel olgu bence siyasetle doğrudan doğruya ilgili. Belki Siyaset'le değil ama artık sıradan insanın kafasını daha fazla meşgul eden, onun gündelik hayatını daha fazla ilgilendiren siyaset'le iç içe.
Çocuklar büyük Allahım...
Diyordu büyük şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca. Eskiden böyleydi, şimdi daha çok böyle. Artık akılları kendilerinden büyük çocukların. Ne var ki, başka kentlerde de her karşılaştığımda hem içimi sızlatan hem de beni dehşete düşüren bir manzarayla Marmaris'te bir daha ve sık sık yüz yüze geldim. Hangi internet kahvesine gitsem bütün bilgisayarların dolu olduğunu, hepsinin başında yaşları dörde, beşe kadar küçülmüş sayısız çocuğun bulunduğunu gördüm. Üstelik durum bir çocuk-bir bilgisayar düzenini aşıyordu. Her bilgisayarı, evet, bir çocuk kullanıyor ama bir çok çocuk vecd içinde, bağırıp çağırarak onu izliyor. Peki ne yapıyor bu çocuklar?
Yaşı çok küçük olanlar tek şey: tamamı öldürmeye, yok etmeye, kan dökmeye, kin kusmaya, öfkeye, nefrete dayalı bilgisayar oyunu oynuyor. Birbirine silah nasıl değiştirilir, hangi durumda hangi silah kullanılır onu öğretiyor öldürme taktiği veriyor, yolu, yordamı öğretiyorlar.
Daha orta yaşlı olanlar tartışmasız biçimde en dip masalara çekilip, etraftan sakınıp pornografi sitelerine giriyorlar. Devraldığım bilgisayarlarda internete bağlanırken daha önce girilmiş sitelere de baktım. İstisnasız hepsinde 'yoklanmış' porno siteleri vardı.
Üçüncü grup gençler bilgisayar başında abuk sabuk meseleleri söz konusu edip 'chat' yapıyorlar. Konuştukları konular, arada bir gösterdikleri tepkilerden anlaşıldığı kadarıyla sadece ve sadece futbol. (Bu arada ben okuduğu gazeteyi hemen atanlardanım. Ortalık yerde de (başka zaman da) manik bir biçimde okumadan duramadığım için, eğer elimde gazete varsa ve birisi yan gözle bakarsa derhal bitirip, katlayıp ona veriyorum. Önce şaşırıp, mahcup olup reddediyorlar, ısrar edince alıyorlar. Yaptıkları ilk şey futbol sayfasını açmak!)
Şimdi bu 'sorun' politikayı ilgilendirmiyor mu dersiniz?
Üstelik, şu seçim döneminde (yanılıyorsam beni bağışlasınlar, kontrol edecek bir ortamda değilim) Bilişim Derneği gazetelere ilan vererek siyasi iktidardan 'geleceğimize dönük olarak' neler istediğini belirtti. Öte yandan TÖDER, 'zorunlu eğitimde dünya ortalamasını aşmak için 1+8' deyip '6 yaş zorunlu eğitim kapsamına alınmalıdır' kampanyasını sürdürüyorken...
Marmaris isimli bir yer
Gelelim içi beni dışı sizi yakan konuya; Marmaris'te olmaya.
Şu kadar turizm tartışmasından sonra böyle bir 'turistik belde' için söylenecek tek söz, yazık! Bir kasaba düşünün ki, hemen hemen hiçbir düzeni olmasın. Kasabanın tamamı üç yanı açık dikine çevrilmiş işportacı tezgahına benzeyen dükkanlardan teşekkül etsin. Yemek yenecek bir tane doğru ve dürüst lokantası bulunmasın. Belli bir seviyenin ve kalitenin üstünde yere sahip olmasın. Oturup belli standartta çay kahve içeceğiniz, 50 derece sıcakta yeterince soğutulmuş mekanı bulunmasın. Daha neler, neler...
Ucuz pansiyon, ondan ucuz otel, baskın vermiş, (kadınlarının seyretmesi serbest güzellikleri dışında ama serbestlik seyretmenin bedelsiz olduğu anlamına gelmiyor: bakınca gözünüz acıyor...) kimseye hayrı dokunmayan Rus ve İngiliz turist yığınları...
Marmaris bu. O arada lodos, o arada artan nem, o arada cehennem sıcağı, demiri tutuşmuş yanan ve yakan otomobil, ter...
Dileyen yaz sıcağında gidip Marmaris'te ve farklı olduğunu sanmadığım bir başka 'tatil beldesinde' yanabilir! Ben bir zorunlulukla da olsa görevimi yaptım, sıramı savdım!