Türkiye seçime doğru doludizgin giderken ortaya çıkan bir anket karşılaşacağımız dönemin geride bıraktığımız dönemden bir noktada hiç farklı olmayacağını gösteriyor. Laiklik konusu belli ki, önümüzdeki dönemde de başlı başına bir 'sorun' ve çatışma noktası olacak. Temmuz seçimi de aslında bu aks üstüne kuruluyor.
Anket sonuçları
MetroPoll şirketinin yaptığı, 27 Haziran tarihli bir anketin bize sağladığı önemli veriye göre, ' laiklik tehlikede mi?' sorusuna yanıt verenlerin yüzde 42.2'si, evet, yüzde 57'si hayır yanıtını vermiş.
Soruyu evet diye yanıtlayanlar ağırlıklı olarak CHP/DSP, GP, MHP taraftarlarından oluşuyor.
AKP yandaşlarının içinde yüzde 16'lık bir kesim de laikliğin tehlikede olduğunu düşünüyor
Evet diyenlerin yüzde 44'ü kadınlar, yüzde 32'si erkeklerden oluşuyor.
Büyük çatlama aksı
Bu durum ortaya ilginç bir sonuç çıkarıyor. 'Tehlike' kavramı aslında çok ağır bir kavram. Buna rağmen bir toplumun yüzde 42'si ortada bir tehlike görüyorsa üstünde ciddi olarak düşünülmesi gereken bir durum var demektir. Daha yumuşak kavramlarla bu soru sorulsa belki oran daha da artacaktır. Toplumsal uzlaşma, barış açısından bu durum ne görmezden gelinebilir ne yok sayılabilir. Hemen belirteyim ki, ben kişisel olarak Türkiye'deki laiklik tanımıyla uzlaşan birisi değilim; laikliğin tehlikede olduğunu da düşünmüyorum. Fakat laikliğin olmaksızın demokrasinin oluşamayacağını, Batı siyaset tarihinden ve toplumsal dönüşüm hareketlerinden yola çıkarak benimsemişimdir. Bu anlamda AKP veya Türkiye'deki siyasal İslami kesimin laiklik tanımını da eksik ve çok yetersiz görüyorum. Buna rağmen yüzde 40'lık bir çoğunluğun laiklik gibi bir temel ve kurucu kavramı tehlikede görmesini mutlaka önemsemek gerektiğine inanıyorum.
Niye?
Bu olumsuz durumun doğmasında en önemli rol iktidarındır. AKP geride bıraktığımız dönemde çok daha kapsayıcı ve uzlaşmacı bir politikayla bu sorunu aşmayı deneyebilirdi. Fakat o yola gitmedi. Hatta, Cumhurbaşkanlığı seçiminde uyguladığı politikanın da bugünkü endişenin doğmasına etkili olduğu kanısındayım.
Buna rağmen şunu belirteyim ki, laiklik, Türkiye'de, siyasetin yanı sıra bir sosyolojik gerçeklik olarak da algılanıyor. Türbanla simgelenen yarı kentli-yarı taşralı hayat ve gündelik kent yaşamının her noktasına sirayet etmiş olan toplumsal kuralsızlık (anomi) de gene laikliğin tehlikede olduğu kanısını uyandırıyor. Şunu ilk kez yazayım: Laiklik sadece din-devlet ilişkisi olarak değil, en geniş anlamda yerleşik değerler sistemi olarak telakki ediliyor. Laikliğin tehlikede olması da bu değerler sisteminin sarsılması diye görülüyor .
Bu bizi 2007 seçimine getiriyor. Seçim, görünmeyen yüzeyinde taşra/anomi aksıyla yerleşiklik arasında cereyan ediyor.
Gerçekten de CHP-MHP-GP aksıyla AKP bu noktada ayrışmış durumda. Kim ne derse desin ve maalesef bu seçim laiklikle antilaiklik algılaması arasında cereyan ediyor. Önümüzdeki dönem parlamentosunun yapısını da bu çatışma ve zıtlaşma koalisyonları oluşturacaktır.
İktidar biraz daha dikkat etmek ister mi?