Sağda birleşme gerçekleşemedi. Bunun altında çıkara dayalı birçok neden olabilir. Onları bir yana bırakır ve soruna daha kapsamlı bir açıdan bakarsak ortadaki mesele merkez sağ denilen siyasetin tükenmesi ve kendini toparlayamamasıdır . Bunu bu konuda daha önce yazdığım bir yazıda da belirtmiştim.
Tükenişin nedeni
Merkez sağdaki tükeniş ve 2002 seçimlerinde aldığı sonuç bir gecede ortaya çıkmadı. 1993-2002 arasındaki oluşum bu gelişmenin ipuçlarını veriyor. Merkez sağ bu dönemde yapılan seçimlerde toplam % 50 oyu önce % 20 sonra da % 10 seviyesine düşürdü. Matematik olarak bu merkez sağdaki oyun her seçimde bir öncekinin yarısına inmesi demektir. Nitekim bu seçimde de ister birleşik ister ayrışık girsinler, seçimde toplam merkez sağ oyun oranı % 5'i geçemez.
Bu durumu hazırlayan çok önemli bir olgu var: merkez sağın siyasal merkezi tutmasına karşılık sosyolojik merkezi elinden, daha doğrusu tabanından kaçırması.
Üç ölümcül neden
Sosyolojik merkez 1990'lardan itibaren gelişen, üç temel siyaset unsuruna bağlı olarak siyaset üreten kesimlerden oluşuyor. Bu üç unsur kimlik, yoksulluk ve lumpenliktir.
Kimlik, 1990 sonrasında yok sayılamayacak biçimde kendisini gösteren dinsel ve etnik kimlik tanımlarıdır. İnsanlar bugün kendilerini giderek artan bir oranda KürtTürk veya Müslümanlaik temelinde tanımlıyor.
Yoksulluk, göçle birlikte ortaya çıkmış, büyük şehirlerin çevresine yerleşmiş, kendisine ait bir ekonomi geliştirmiş büyük kitlelerin en önemli gerçeğidir.
Lumpenlik söz konusu göçerlerin kendilerini yerleşik siyasal tanımlardan herhangi birisinin içinde ifade edememesidir. Bu kitleler artık önceden belirlenmiş ve belli bir düzen ifade eden hiçbir kuruma ve siyasete bağlı değildir. Başıboştur ve kendisine bir gelecek tayin edecek her harekete bağlanabilirler. Ama baskın özellikleri radikal siyasetleri benimsemesidir.
Merkez sağ bu sosyolojiyi göremediği için onlarla bağını koparmış ve kendi içine doğru devam eden tükenişini hazırlamıştır.
Soldaki durum
Bu şartlar Türkiye'deki merkez solu da kapsıyor. Asla sol sayılamayacak DSP bir dönem bu yeni sosyolojik elemanlarla lumpenlik temeline oturan bir ilişki kurabildi. Fakat 2002 sonrasında sol siyaset önemli bir yön değişikliğine uğradı. CHP'de somutlaşan ve 'sol' denilen siyaset de sosyoloji temelinde bir politikayı terk edip kimlik zeminine basan bir kültürel siyaseti benimsedi. Bu siyasetin tek bir anlamı vardı: toplumu laik-anti laik zıtlaşmasına sürüklemek.
Tehlikeli olmasına rağmen bu bir siyasetti ve o nedenle CHP belli bir sosyolojiye dayanabildi. 2002 pozisyonunu koruyabildi. Daha öncesinden gelen kentli, yaşlı, üst orta sınıf bu defa da CHP'yi destekleyecek. Ama kırsal alanda, Anadolu'da CHP muhtemelen gene olmayacak.
Gelecek mi gelmeyecek mi?...
Bundan geriye iki şey kalıyor: Bir, sosyolojisiz siyaset olmaz. İki, AKP'nin sosyolojik sağ merkezi tutan parti olarak siyasal merkezi de tutması veya tutamaması. Henüz yeterince hatta hiç gerçekleştiremediği bu işi yaparsa yapar, yapamazsa yeni bir partiye gebe kalır. Bizde bu siyasal hareketlilik oldukça...