Colombia Üniversitesi'nin bir girişimi olan şehir laboratuvarı Studio-X, İstanbul'da da açıldığında Türkiye Direktörü Selva Gürdoğan, bir dizi atölye çalışması yapmaya başlayacaklarını, örneğin İstanbul'un trafiğinin bu çalışmalar arasında olduğunu daha önce anlatmıştı. Tam da "Acaba ne yaptılar o günden bugüne" derken, ilginç bir davet aldım.
Studio-X, İnformel Eğitimçocukistanbul işbirliği ile, şubat ayında 'Çocukların İstanbul'u isimli bir çalışma başlatmış ve çocukların yaşadıkları şehirle olan ilişkilerini ve isteklerini duymaya çalışmış.
Bugüne kadar her sosyo-ekonomik kesimden 400 çocuk bu atölyelere katılmış.
Bana yapılan davete gelince. Dediler ki bu etkinlikte aktif rol almanız için sizi davet ediyoruz.
Çocuklarla yaptığımız bu etkinliği bu kez yetişkinlerle yapacağız. Uydu fotoğraflarından hazırlanan dev bir İstanbu haritası üzerine bu kez basında İstanbul ekonomisini, kültürünü yazan çizen sizler, şehir planlamacıları, mimar, bürokrat, sanatçı ve akademisyenler çalışacak.
Yani aramızda İKSV Genel Müdürü Görgün Taner de, mimar Nevzat Sayın da, Tarih Vakfı Genel Müdürü Münevver Eminoğlu da, Uluslararası Kent Müzeleri Başkanı Suay Aksoy da, psikolog eğitimci Başak Kerimoğlu da vardı.
Atölye çalışması başlamadan önce çocuklarla yapılan çalışmalara göz attım ve İstanbul deyince akıllarına ne geldiğini, neyi sevip neyi sevmediklerini öğrenmeye çalıştım. Gördüm ki hemen hepsi 'geniş ve yeşil alanlar' istiyor ve bunun için birçok binayı 'yıkarım' diyor.
Sanıldığı kadar çok dev AVM istekleri yok.
Kimisi AVM'lerin içine yeşil alan istiyor ama.
Hemen hepsi İstanbul deyince denizi düşünüyor ve denizle olan bağlantısını seviyor. Çözüm bulmak istedikleri ilk konu trafik.
Çalışmalara katılan çocukların İstanbul'a ilişkin notlarını okurken dün, Gezi Parkı gösterileri sırasında ekmek almaya giderken başından biber gazı fişeğiyle vurulan ve 269 gün süren yaşam mücadelesini kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan'ı düşündüm. Kim bilir hayatta olsaydı bugün ve "İstanbul deyince ilk aklına ne geliyor" sorusuna ne cevap verecekti acaba? Atölye çalışmalarına katılan çocukların büyük bir kısmı en sevmedikleri semt olarak Taksim'i göstermiş çünkü, "Orada hep olaylar oluyor. İnsanlar kavga ediyor, biber gazı var" diye yazmışlar.
Türkiye'de 2012 nüfus sayımına göre 0 ile 14 yaş arası nüfus 18.9 milyon. Şehirli nüfus her geçen gün artarken, örneğin Türkiye'de şehirde yaşayanların yüzde 43'ünün çocuk olduğu belirtiliyor. Çocukistanbul yöneticileri, "Bu kent insanlarını dinlemiyor. Ama çocuklarını da dinlemiyor" diyor.
Ama ben iyi tarafından bakıyorum bugün ve diyorum ki ne güzel ki çocukların duygularını, düşüncelerini ve isteklerini duymaya çalışan projeler üretiliyor. Keşke daha çok yayılabilse, keşke Anadolu'daki çocuklara kadar uzanabilse bu projeler.
Bu arada İstanbul deyince benim ilk aklıma ise 'karmaşa' geldi. En sevdiğim yer en rahat ve keyifli yürüyecek, müthiş çarşı kültürüyle insanı kendine çeken Kadıköy-Moda'yı gösterdim.
Yanımda mimar Nevzat Sayın oturuyordu ve onun da en çok Kuzguncuk'u sevdiğini öğrendim. 'Çünkü' dedi, "Zorlanacak bir yeri yok. Kendi kendini koruyan bir yer."
Çocuklarınızın bu atölye çalışmalarına katılmasını istiyorsanız lütfen www.cocukistanbul. org adresine bir göz atın.