Fiat CEO'su Ali Pandır, Koç Ailesi'nin sanatseverliği ile ön planda olan ferdi Ömer Koç'tan bir telefon alır. Venedik Bienali'nde Türkiye Pavyonu'nun hali iki yıl önce hiçbir şirketin desteğini almadığı için pek bir acıklı gelmiştir Ömer Koç'a.
Pandır'a, Venedik Bienali'nin asıl mekanı olan Arsenale'nin içinde dahi yer almayan Türkiye Pavyonu'nun kötü konumundan da söz eder ve 2011'de yani bu yıl 54'üncüsü düzenlenen uluslararası sanat sergisinde yine yer alacak olan Türkiye Pavyonu'nu Fiat olarak desteklemelerini ister.
İşte İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın parasızlık nedeniyle yapamadığı katalogları, sergi kitabını, dünyanın dört bir yanından gazeteci ve sanatçıların davet edildiği açılış kokteyli dahil her türlü ihtiyaçları bu yıl Fiat'ın desteğiyle karşılanır. Üstelik Fiat sadece bu yılki bienali değil, 2013 bienalini de destekleme kararı alır.
Bir yandan Venedik Bienali'deki Türkiye Pavyonu ile ilgili gelişmeleri Fiat CEO'su Ali Pandır'dan dinlerken, öte yandan da dar vakitte olabildiğince çok sanat eserini dolaşmak, başka ülkeler neler yapmış, onlara da şöyle hızlıca bakabilmek için Arsanele'de turladık önceki gün.
Fulya Erdemci'nin küratörlüğünde, 'Plan B' isimli çalışmasıyla bu yıl Venedik'te Türkiye'yi, sanatçı Ayşe Erkmen temsil ediyor ve ne kadar ilginç ki Venedik'in suyla olan hikayesinden yola çıkan sanatçının Arsenale'nin bir odasını kompleks bir su arıtma birimine dönüştürdüğü projesi, bienalin en ilgi çeken işlerinden biri olup çıkıyor.
Öyle ki Erkmen'in projesi UniCredit'in bu bienal kapsamında Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri temsil eden sanatçılardan birine takdim edeceği özel ödül için bienal kapılarını açmadan ilk beş finalist arasında yer almayı başarmıştı.
Kanalın pis, oldukça kirli suyunu arıtarak içme suyuna dönüştüren ve bunu yaparken de arıtma birimini birbirinden ayrılmış parçaları odanın dört bir yanına dağıtan ve renkli borularla yeniden birbirine bağlayan sanatçının çalışmasında heykel gibi işleyen makineler dikkat çekiyor ve izleyiciler içilebilir hale getirilen kanal suyunun yeniden kanala geri verilmesi sürecinin bir parçası oluyor.
Ali Pandır, bu proje için finansmanını sağladıkları arıtma makinesinin Almanya'dan getirildiğini ve günde 2 ton kirli suyu arıtarak içme suyuna dönüştürdüğünü söylüyor. Pandır, projenin içeriğinden haberdar olmadıklarını ama sonra öğrendiklerinde, makinelerle olan ilişkisi ve sonra çevreciliğiyle memnun olmuş. Pandır, 'Olmasaydı da önemli değildi. Biz destek olurken, bağışta bulunduğumuzu düşünüyorduk yani bir karşılık beklemedeki hiç' diyor.
Kuşkusuz Venedik Bienali'nde başta Kore, Amerika, İngiltere ve Çin olmak üzere bir çok ülkenin pavyonu ilgimizi çekiyor ama özellikle bir tesadüf olarak bizzat bienalde makinelerle arıtılmasa da Türkiye'nin projesine benzerliğiyle dikkat çeken İsrail'in aşırı politik projesi de dikkatimizden kaçmıyor.
Türkiye cazibe merkezi!
Açılış gününde İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve Oya Eczacıbaşı, Mehmet Güleryüz ve Kezban Batıbeki gibi sanatçıları ve Türkiye'den koleksiyonerleri görüyorum ve yapılan konuşmalardan ortaya çıkıyor ki Türkiye Venedik Bienali'nde bir cazibe merkezi haline gelmiş bile.
Bienalde Beral Madra ve Vasıf Kortun farklı ülkelerin küratörü olarak karşımıza çıkıyor, İngiliz Pavyonunda İstanbul'a referans veriliyor ve tüm bunlar Türkiye'nin sanat platformundaki varlığını güçlendiriyor.
Tahrir'e gönderme!
83 sanatçı ve 90 ülkenin yer aldığı 77 ulusal pavyonun yer aldığı bienalin bu yılki teması da çok çarpıcıydı. 'ILLUMInations' yani aydınlanma ama ulusların aydınlanması ön plana çıkarılıyor. Aklın üstünlüğüne ve düşüncenin önemine vurgu yapılıyor, bu nedenle de politik mesajlar ağır basıyor, çevrecilik ve sert siyasi mesajlar ön plana çıkıyor. Öyle ki en güncel politik olaylar, örneğin Mısır'daki Tahrir Meydanı'na bile göndermeler var bienalde.
Venedik, sanatla iç içe günler yaşıyor ve şehre binlerce kişi akın ediyor. Şehri saran kanallardaki gondol ve tekne trafiği bazen bunaltıcı olsa da sanatsever kalabalık bunları sorun etmeden bienalin keyfini çıkartıyor.