Başbakan Erdoğan'ın 'çılgın projesi' son günlerde açıklandığı ilk hafta olduğu gibi medyayı meşgul etmiyor.
Ama sohbet etme fırsatı yakaladığım işadamlarından görüyorum ki herkesin gündemine girmiş.
Büyük heyecan yaratmış ve olası projeler için masa başında çalışmaya başlanmış.
İstanbul Boğazı'nı kurtaracak olması aslında o kadar çok insanı mutlu ediyor ki. Kuşkusuz bu proje yarından öbür güne hayata geçecek bir proje değil ve şu anda evet, Türkiye'nin başka öncelikleri var. Ama mesela, Maya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Özsüer diyor ki "yarattığı heyecan, özellikle de girişimciler için çok önemli."
Evet, şu anda gelişmiş hangi ülkede böylesine büyük bir projeden söz ediliyor? Hayali bile yok. Şehirlerin ihtiyacı olan her türlü gelişim tamamlanmış, doygunluk da cabası. Ama Türkiye için bu söz konusu dahi değil.
İşte bu heyecan, girişimcilikle büyük kapıları açan, büyük istihdamlar yaratan iş dünyasına büyük moral oluyor. O nedenle belki de Özsüer, "Anlamıyorum artık öyle bir hale geldi ki Türkiye iyi şeyleri alkışlamayı da unuttu" diyor.
Tansiyonun giderek yükseldiği seçimler nedeniyle şu sıralar hayalleri konuşmanın pek bir yeri yok. Ama Özsüer ile kendi gruplarının yeni projelerinden söz ederken birden Kanal İstanbul'a dönüp hayalleri konuşmak inanın bana iyi geldi.
Kanal İstanbul eğrisi ve doğrusuyla ileride çok daha fazla konuşulacak ve çevreyle ilgili konular çok daha büyük gündem yaratacak, buna eminim. Ben bugün sadece bir işadamının hayallerinden söz etmek istedim.
"İnanın ben de İstanbul Boğazı'nı Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi görmek istiyorum. Gaz taşıyan tankerleri görmek istemiyorum. En son bu duyguyu Boston'da yaşamıştım. Şehrin ortasındaki nehirden geçen onlarca yelkenli öyle müthiş bir manzara oluşturmuştu ki gözlerimi alamamıştım. Biz bunu Boğaz'da tankerlerden, kirlilik getiren şileplerden hiçbir zaman yaşamadık..."
Özsüer çok ilginç bir saptama yapıyor, bana göre o da çok çılgın ama düşünüldüğüne göre yazayım buraya. "Biliyor musunuz" diyor, "Aslında dünyanın şehir içindeki en büyük ormanı İstanbul'da."
Karadeniz kıyılarından başlayıp, Sarıyer'i de içine alan bölgeden söz ediyor ve ormanı çepe çevreleyen, İstanbul'un oksijen alanını adeta kaşıkçı elması gibi koruyan bir projeden söz ediyor. Doğrusu evet hepimizin New York'un devasa Central Park'ını, Londra'nın da Hyde Park'ını ara sıra düşünüp, Türkiye'de böylesi bir yeşil alanı olan şehir olmadığını düşünüp dururuz ve İstanbul'un yanı başındaki ormanı hiçbir şekilde yaşamayız.