Türk Avrasya İş Konseyleri Başkanı Tuğrul Erkin, 1991'den beri Ermenistan'la iş konseyi kurulması için, her yolu denediklerini ancak sonuca bir türlü ulaşamadıklarını söylüyor.
Tuğrul Erkin'e göre her defasında bu çabaları diaspora tarafından engelleniyor. İlişkilerin gerilmesi, çıkmaza girmesi, ne Türkiye'deki ne de Ermenistan'daki Ermeniler yüzünden!
DEİK'in (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) kuruluşundan bu yana üyesi olan ve Türk Avrasya İş Konseyleri'nin ikinci dönemdir başkanlık koltuğunda oturan Tuğrul Erkin, belki de Türk işadamları içinde, Ermenistan'la ticari ilişkilerin geliştirilmesi, dostluğun pekiştirilmesi için en çok çalışan isimler arasında ilk sırada yer alıyor. Özellikle o bölgedeki Ukrayna, Azerbaycan ve Gürcistan gibi pek çok ülkenin iş konseyi başkanlığını yürüten Erkin, halen Gürcistan İş Konseyi'nin başkanı. Erkin, son günlerde olur olmaz herkesin Ermenistan meselesi ve sözde Ermeni soykırımı iddiası hakkında konuşmasını eleştiriyor ve pek çoklarının hiç kitap okumadığını ekliyor. On yıl önce basılmış kitapları yeni bulmuş gibi heyecanla anlatmalarına inanamıyor. Türkiye-Ermenistan İş Konseyi kurulması için uzun yıllar mücadele eden ve her ne kadar "Biz amatörce bu işi yapmaya çalıştık" dese de en çok uğraş veren isimlerden biri. Tuğrul Erkin, "Ermenilerden Özür Diliyorum" kampanyasıyla alevlenen Ermeni meselesi konusunda iş hayatında bugüne kadar yaşananların kısa bir özetini İş'te Hayat'a yaptı...
* Ermenistan İş Konseyi niye kurulamıyor?
Çok çabaladık ama hep olurken olmadı. 1991'de Rusya'da Gorbaçov, "Sovyetler Birliği bitti" dedikten sonra o bölgede 15-16 ülke bağımsızlığını ilan etti. Bunlardan biri Ermenistan'dı. Türkiye bu ülkeleri zaten arka arkaya tanıdı, Türkiye tanıdıkça biz de oralarda iş konseyi kurmaya başladık. Çok iyi hatırlıyorum. Tarabya Oteli'nde büyük bir toplantı yaptık. O ülkelerden insanlar geldi. Hatta iki Ermeni de vardı. Biz ciddi bir şekilde Ermenilerle iş konseyi kurmak için konuştuk. Ama işte Ermenistan Anayasası'nda Türkiye'nin bazı illerinin Ermenistan'a dahil edilmesi gibi bizim toprak bütünlüğümüze kasteden maddeler var. O yüzden de zaten Türkiye bütün diğer ülkeleri tanırken, Ermenistan'ı tanımadı. Ermenistan'ın hiçbir şekilde soykırımdan vazgeçmeyeceği de aşikârdı. Bir dönem karşı tarafta daha mülayim bir cumhurbaşkanı vardı. Müzakere edilir bulmuştu. Ama işte siyasi bütün ilişkiler dondurulunca biz de konsey kurma fikrimizden vazgeçtik.
* Ama sonra siz pek çok kez denemelerde bulunduğunuzu söylediniz...
Zaman zaman Türkiye'den ya da Ermenistan'dan bu konunun çözümünü isteyen başvurular oldu. Hatta Ermeni tarafı siyasi taraftaki olumsuzluğu daima unutarak hep ticari ilişkide bulunmak istedi. Ben hep diasporanın bu ilişkinin kurulmasına engel olduğunu düşünüyorum. Bir şeyi unutmamak lazım tabii. Milli gelirlerinin en önemli bölümü diasporanın gönderdiği paradan oluşur. Ermenistan nüfusunun büyük bir kısmı dışarıda. Çeşitli toplantılarda hava koridorunu açmak, sınır kapılarını açmak gibi konuşmalar yapıldı. Karşılıklı konuştuğun zaman uzlaşıyorsun. Ama yaptırım gücün yok. Yine de birçok toplantıda, hem diasporadan hem de Ermenistan'dan temsilciyle görüştük. Son derece kolay iletişim kurduk. Ama her defasında öyle bir an geldi ki hep "Arkadaş siz önce şu soykırımı tanıyın" dendi ve bitti toplantılar.
DİASPORANIN KİŞİSEL ÇIKARLARI
* İtiraz hep diasporadan mı geliyor?
Türkiye'deki ya da Ermenistan'daki Ermenilerden değil, dışarıda yaşayan Ermenilerden, yani diasporadan geliyor hep. Niye? Çünkü para oradan geliyor. Ben şöyle düşünüyorum. diasporayı ayakta tutan, bir arada tutan güç bu soykırım iddiası. Sanki bu iddia ortadan kalksa balon patlayacak. Tabii diasporanın temsilcileri, vakıfları bundan geçiniyor. Bundan besleniyor. Buradan gidip yeşil kart alıyorlar. First class uçuyorlar. Onların kişisel çıkarları da eklenince, toplantılardan bir sonuç alamaz olduk. Ermenistan için diaspora önemli; çünkü oradan gelen parayla geçiniyorlar. Düşünün ülkeye bir mal satmadan para geliyor. Özetle bizim toplantıları sürdürmemiz imkânsız hale gelince bu konudaki girişimlerimizi kestik.
* Türk Avrasya Konseyleri Ermenistan meselesine ne kadar girebildi?
Aslında biz çok da girmek istemedik. Ama üyelerimiz, "Soykırımı iddiaları"yla ilgili gelen sorulardan rahatsızdı ve bu konuda bir şey yapmamız isteniyordu. Ben de o yıllarda biraz da işin içine girdim. Hiç unutmuyorum bir Rus tarih profesörüyle tanıştım ve bana çok açık olarak o yıllarda neler yaşandığının Rus arşivlerinde kayıtlı olduğunu söyledi. Dedi ki o dönemin yazışmalarında, telgraflarında; Türkiye'deki Ermeniler, "Siz silahları verdiniz. Ama adamları camilere dolduruyorlar. Çoluk çocuk kesiyorlar. Tavır koymamız lazım. Yoksa büyük patlamalara neden olacak" diyorlar ve bizde bu belgeler var. Biz de Avrasya İş Konseyleri olarak Rusya'da bir Rus'un bu araştırmayı yapmasını istedik. Ama sonra bir Azeri bulduk, profesör. Arkadaşlarımız gitti, konuştu. Koruma istediğini söylediler. Biz de "Peki" dedik. Ama sonra bir istek daha geldi. Ömür boyu koruma istiyordu ve Türk devletinin kendisinin ve ailesinin yaşamasını garanti altına almasını istiyordu. Olayın derinliğini anlatmak için bunlardan söz ediyorum şimdi. Biz bunları amatörce yaptık. Bütün bilgileri de Ankara'ya ilettik. Ben her hükümete "Bana bir görev düşüyor mu" diye sormuşumdur. Sonra tabii benim de konsantrasyonum dağıldı. Dışarıdan okumaya başladım.
* Ermenistan'ın içinde olma ihtimali olan büyük proje ne olabilir?
Mesela İpek Yolu. Tren yolu geçebilir de geçmeyebilir de. Yani çok önemli projeler var, ama Ermenistan hep izole.