Yurda dönen Tayyip Erdoğan'ı büyük bir kalabalık karşıladı. Anlaşılıyor ki, partide ikili bir tavır gelişti. Önde gelen isimler "Sakın hava meydanına gitmeyin" uyarısı yapıyordu. Muhtemelen gerginliğin daha da tırmanmasından endişe ediliyordu. Buna mukabil ilçelerde herhalde AK Partililerin bu yöndeki talepleri de dikkate alınarak, otobüsler, minibüsler hazırlandı. 10 gündür Başbakan aleyhine ağır söz sarf etmenin, duvarlara hakaretamiz sloganlar yazmanın alışkanlık haline geldiği düşünülürse, Erdoğan'a sahip çıkma yönünde bir duygu patlaması yaşanmasını da doğal karşılamak lâzım. AK Partililer, havaalanına, sevdikleri liderlerini, böyle bir durumda yalnız bırakmak istemedikleri için gitti. Tabii onlar da, tıpkı Erdoğan gibi, 28 Şubatvari birtakım komplolara inanıyor. Erdoğan'ın Tunus'taki konuşmasını ve daha sonra meydanda sarf ettiği cümleleri hatırlayalım: Tunus'ta dış mihraklardan söz etti; "Gözaltına alınan yabancı uyruklu insanlar var" dedi. Atatürk Havaalanı'nda da, "Faiz lobisine rağmen buralara geldik. Bu milletin alın terini onlara yedirmeyiz... Sizin zamanınızda 5 kat daha zengin olduk diyenler bizimle uğraşıyorlar. Sandıkta başaramadıklarını, sandık dışı yollarla başarmaya çalışıyorlar. Emaneti veren millettir; emaneti alacak olan da sadece millettir. Kimse bu emanete el uzatamaz. Sandık dışında kimse bu emanete kastedemez" diye konuştu.
Erdoğan'a gelen istihbari bilgilerin tam olarak gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Gezi Parkı eylemleri, iktidarın kişiselleşmesi ve otoriterleşmesine karşı protesto hüviyetini taşıyor. Tabii ki doğan kargaşadan istifade etmek isteyen odaklar olacaktır, olmuştur da. Mesaj doğru okunmadı. Erdoğan, Topçu Kışlası ısrarından vazgeçmedi. Bu kararının daha büyük sıkıntılar doğurmamasını diliyorum.