Feminist avukat Canan Arın, cumhurbaşkanlığına hakaret ve dini aşağılamaktan yargılanıyordu; cezası ertelendi. Ama yargılanması bile, düşünce özgürlüğünü sınırlayan bir durum.
Arın, 2011'de Antalya Barosu'nda bir konuşma yaparken, kadına şiddet konusuna değindi ve en büyük sorunlardan birinin "çocuk gelinler" olduğunu söyledi. Buna örnek olarak Abdullah Gül ve Hz. Muhammed'i verdi. Amacın hakaret olmadığı, sadece yerleşik bir geleneği anlatmak istediği ortada. Ama yargılandı.
216'ncı madde, dini değerleri alenen aşağılayan kişiyi cezalandırıyor; fakat "fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması" şartını getiriyor. Oysa bizde, bu şart göz ardı edilerek davalar açılıyor. Türklüğü, TBMM'yi, hükümeti, yargı organlarını, askeri, Emniyet teşkilâtını aşağılamayı cezalandıran 301'inci maddede de "eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz" cümlesi mevcut. Lâkin bu hususa da dikkat edilmiyor. Bu yüzden de, gelsin davalar, yargılansın insanlar... Fazıl Say, Sevan Nişanyan, Canan Arın... Ve tabii bu uygulamalar yüzünden Türkiye'nin uluslararası camiada zedelenen itibarı. Ümidimiz "yol temizliği"nde. Türkiye, sicilini kirleten uygulamalardan bir an önce kurtulmalı.