CHP, barış sürecinin dışında kalırken, sürekli mazeret üretiyor.
1 Mart 2013'te, Toplumsal barışı bozan olayları araştırmak ve çözüm yolları bulmak üzere bir komisyon kurulsun istemişti.
AK Parti ise, Barış sürecinin değerlendirilmesi ve gelişmeler hakkında bilgi edinilmesine ilişkin bir komisyon teklif etti. CHP'liler "Bu tüzüğe aykırı" diyor. Peki uyumlu hale getirelim... İki komisyonu telif edelim. Buna da direniyor; kendi tekliflerinden imzalarını çektiler. Barış sürecinde Meclis'in devreye girmesini talep eden CHP değil miydi? Şimdi Faruk Loğoğlu "Partilerin eşit temsil edildiği Mutabakat Komisyonu oluşturulursa biz varız" diye konuşuyor. Oysa MHP katılmadığı için, AK Parti'nin kabul etmesine rağmen, 2012'de böyle bir komisyon kurulamamıştı.
Kılıçdaroğlu "Komisyonları bırakalım, önce demokratikleşme paketini parlamentodan geçirelim; barajı indirelim; Siyasi Partiler Kanunu'nu ele alalım" görüşünde.
Halbuki birinci aşama, PKK'lıların sınır dışına çıkması ve eylemsizlik hali. Sonradan sıra "yol temizliği"ne gelecek ve antidemokratik kanunlar ayıklanacak. İlk merhalenin tamamlanması için, Meclis'in bir şekilde sürece dahil edilmesi gerekiyor.
İyi niyetliyseniz, armudun sapı, üzümün çöpü demeden, uzlaşmaya çabalarsınız.
Kaldı ki, CHP içinde Kürt sorununa mesafeli bakan katı bir damar var.
Bu yüzden demokratikleşme adımlarında da CHP'den yeterli destek sağlanamıyor.
Birkaç örnek vereyim: * Meselâ anadilde savunma konusunda CHP "kişinin anladığı ve kendini anlatabildiği dilde" ibaresinin yasaya konulmasını istemişti. Oysa bu düzenleme zaten mevcuttu. KCK davasında, hâkim "Türkçe biliyorsunuz, kendinizi Türkçe savununuz" diye ısrar etmişti. AK Parti ve BDP oylarıyla kabul edilen yasaya göre ise sanık, kendisini en iyi ifade edeceği dilde, savunmasını yapıyor. * Anayasa müzakerelerinde de, CHP "Türk vatandaşlığı" tanımından vazgeçmedi; "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı"nı benimsemedi. * İnsan hakları kuruluşları "Türklüğe hakareti" de düzenleyen 301'inci maddenin ifade özgürlüğünü kısıtladığını belirtiyor. 2008'de 301'inci maddeye "Türklüğü aşağılamak" yerine "Türk milletini aşağılamak" ibaresi konulmak ve bu suretle uygulama kapsamı daraltılmak istenince, o tarihte Genel Başkan olan Deniz Baykal kıyameti koparmıştı; "AKP Türklüğe hakareti suç olmaktan çıkarmaya ortak arıyor, haydi başka kapıya" demişti.
Yukarıdaki örneklerden de görüldüğü gibi, Kürtlerin kendilerini eşit vatandaş hissedecekleri birçok önemli düzenlemeye karşı çıkmaları, CHP'nin, barış sürecinin gereklerini yeterince karşılayamayacak bir demokratikleşmenin tarafı olduğunu gösteriyor.