Ankara Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, Hurşit Tolon ve Levent Ersöz'ün, Turgut Özal'ın ölümüne sebebiyet verdikleri iddiasını ciddiye almış; onları ifadeye çağırdı. Peki dayanak ne? "Dolandırıcı, sahtekâr, menfaatçi, Türk Silâhlı Kuvvetlerine yakışmayan bir kişiliğe sahip olduğu" gerekçesiyle ordudan atılan İlker Çınar'ın iddiaları. Çınar hakkında, bu sıfatları ben kullanmıyorum; 13 Eylül 1993 tarihli TSK'ya ait "kanaat raporu"nda yer alıyor.
Malûm, Adli Tıp Kurumu Özal'ın "zehirlenerek ölmediği" değerlendirmesini yaptı. Ama savcı, Çınar'a inanıyor. Çınar, "Levent Ersöz, o tarihte Genelkurmay Genel Sekreterlik görevindeydi" demiş. Oysa Ersöz, hiç o görevde bulunmadığı gibi, Özal'ın öldüğü 17 Nisan 1993'te, Şırnak 23. Jandarma Sınır Tugayı'nda Kurmay Başkanı olarak çalışıyor.
Çınar, Hurşit Tolon'un "Özel Kuvvetler Komutanlığı içinde, Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekât Dairesi (TUSHAD) isimli bir gizli yapı kurduğunu" da ileri sürdü. Santoro, Dink ve Zirve Yayınevi cinayetlerinin talimatını, Çınar'a göre, TUSHAD aracılığıyla Hurşit Tolon vermişti. Oysa Genelkurmay Başkanlığı, Özel Kuvvetler bünyesinde TUSHAD isimli bir birim olmadığını belirtiyor. MİT de, TUSHAD konusunda hiçbir duyum almamış; dolayısıyla böyle bir dairenin varlığını teyit etmiyor.
Hem Tolon, hem Ersöz, tek bir gizli tanığın iddiasına dayanılarak, Özal'ın ölümünün sorumlusu gibi gösteriliyor. Üstelik sonradan ismi deşifre olan bu tanık, TSK'dan firar etmiş, sahtekâr ve menfaatçi olarak tanımlanan biri.
Türkiye'de düşmeye gör; vuran vurana.