Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Solcuların hayali, gerçekler ve toprak reformu

Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'in, belirli bir ölçeğin altına düşen tarım arazilerinin üretimi olumsuz etkilediğine dair sözlerini Mehmet Altan'ın sütununda okuyunca (Star-2 Aralık 2011), 1945'te CHP'nin giriştiği toprak reformu aklıma geldi.
Önce Mehdi Eker'in neden şikâyet ettiğini hatırlayalım: "Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde, tarım arazileri miras yoluyla bölünmüyor. Toplulaştırma gerçekleşmezse, Türkiye'deki tarım topraklarında 50 yıl sonra üretim yapılamaz hale gelir."
Mehdi Eker, tapuya 20 dönümün altında bölünemez şerhi konulmasını zorunlu hale getirmiş ama, Mehmet Altan "Bu yeterli değil. Miras hukuku düzeltilerek kalıcı bir çözüm bulmak gerekir" diyor.
1945'te, CHP, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nu parlamentodan geçirmişti. Amaç, toprağı yetmeyen ya da toprağı olmayan çiftçilere, kendi mülklerinin üzerinde çalışma imkânı yaratmaktı. Bu kanunun en çok tartışılan kısmı 17'nci maddeydi. Söz konusu maddeye göre, topraksız ya da az topraklı çiftçiler tarafından "ortakçılık" veya "kiracılık" yoluyla işlenen araziler, onlara verilecekti. (Toprak işleyenin olacaktı.) Asıl mal sahibine, 50 dönümden az olmayacak bir arazi bırakılacaktı. Böylece, sadece büyük arazi sahipleri değil, ziraatın bel kemiğini oluşturan orta boy işletmelerin de köküne kibrit suyu dökülüyordu. Menderes, kanunu çok sert bir dille eleştirdi; kiracılık veya ortakçılıkla işletilen bütün işletmelerin tasfiye edildiğini, hatta düzenli ve sürekli faaliyeti olsa dahi, yüzölçümü 50 dönümden fazla olan ve kısmen amele çalıştırılarak işletilen küçük işletmelerin bile ortadan kaldırılmak istendiğini söyledi.Bunun, anayasanın teminatı altında olan mülkiyet hakkına ters düştüğünü açıkladı: "50 dönümden fazla arazi sahibi her yurttaş, bundan böyle nazari olarak kamulaştırma tehdidi altındadır" dedi.Menderes, "Toprak darlığından ziyade, toprağı kıymetlendirecek sermaye, teçhizat, emek ve bilgi yoksulluğundan sıkıntı çekildiğini" sözlerine ekledi.
O tarihlerde CHP'nin "halkçılık" adına üretimi olumsuz etkileyecek, köylüyü köyüne hapsedecek, gelişen bir ülkenin ihtiyaçlarıyla bağdaşmayacak bir adım attığını bugün daha iyi anlıyoruz. Haklı olan Menderes'ti. Zaten topraklar bir yandan miras yoluyla parçalanıyor, bir yandan da, köyden şehre göç yüzünden topraksız köylü sayısı azalıyordu. Bir ülke ilerledikçe, köylü nüfus oranının düşmesi doğaldı. Verimli işletmeler, ancak büyük ölçekli arazilerde kurulabilirdi. Ama Türkiye'deki sol zihniyet, toprak reformundan bir türlü vazgeçmedi. Nitekim 12 Mart 1971'de askeri müdahalenin gerçekleştiği gün, Cumhuriyet gazetesi, "Toprak reformu yapılacak" diye başlık attı. Zaten, aynı gazetenin en önemli yazarı İlhan Selçuk, CHP'nin yarım bıraktığı devrimler tamamlanacak umuduyla, 12 Mart muhtırasını ve "devrimci orduyu" sevinçle selâmlamıştı: "12 Mart bildirisi devrimci çizgide olumlu bir adımdır. Atatürkçülük ve 27 Mayıs doğrultusunda, Türk ordusunun devrimci geleneğine ve yapısına uygun bir tarihi belgedir. Orduya karşı husumet yaratmak isteyen bütün tutucu ve gerici yuvalarına karşı, Atatürkçü öğretmenlerin, gençliğin, aydınların, halkın ilerici güçlerinin, devrimci sendikaların, derneklerin el birliği etmesi, ordunun devrimci tutumu yanında yer alması bir milli görevdir. Cici demokrasinin cılkı çıkmıştır. İktidarın Morisoncu yönetimine karşı Türk Silâhlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini uygulamakta geç bile kalmıştır." (14 Mart 1971)
CHP içi muhalefetin karşı çıkması yüzünden, faşist Almanya'dan esinlenen toprak reformu gerçekleşemedi. Daha sonra da, bu sebepten dolayı verilen 4'lü takrir, Demokrat Parti'nin kurulmasına yol açtı. Mehdi Eker'in belirli bir ölçeğin altına düşen tarım arazilerinin, üretimi olumsuz etkileyeceğine dair sözleri, 1945'te yürürlüğe giren toprak reformunun ne kadar hatalı bir adım olduğunu gösteriyor. Daha sonra ortaya çıkan solcu akımlar, bu hayalin peşinden gittiler; uzun yıllar boyunca toprak reformu düşü gördüler.

Menderes, toprak reformunun mülkiyet hakkına ters düştüğünü, aynı zamanda araziyi parçalayıp verimli işletmeleri ortadan kaldırarak değil, sorunun, sermaye, teçhizat ve bilgiyle çözülebileceğini söylemişti.






YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA