N.Ç.'nin davası 8 yıl sürdü. Mahkeme, 13 yaşındaki N.Ç., "Sanıklarla kendi rızasıyla birlikte oldu" demek suretiyle, ırza geçen 26 kişiye 4 yılı aşmayan cezalar verdi. Yargıtay da bunu onadı. Sanırım Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu, kamu vicdanını yaralayan bu hükmü değiştirecektir. En azından, böyle olacağını umut etmek istiyorum.
Sanıklar, eski Ceza Kanunu'nun 414'üncü maddesine göre yargılandılar. 414'üncü maddenin birinci fıkrasında, 15 yaşını bitirmeyen bir küçüğün ırzına geçenlere en az 5 sene ceza veriliyor. Eğer fiil, aynı maddenin 2'nci fıkrasında belirtildiği gibi, cebir, şiddet ya da tehdit kullanarak işlenmişse, alt sınır 10 yıla çıkıyor. Mahkeme "mağdurun rızasıyla" diyerek, suçu, 2'nci fıkra kapsamından çıkartmış oldu.
Türk Ceza Kanunu, 2005'te değişti. 103'üncü madde, çocukların cinsel istismarını düzenliyor. 15 yaşından küçük bir çocuğun ırzına geçmenin cezasının alt sınırı 5 yıldan 8 yıla yükseltildi; üst sınır 15 yıl.
Cebir ya da tehdit kullanılarak olay gerçekleştiyse, ceza yarı oranında arttırılıyor.
Hem alt mahkeme, hem de Yargıtay, gerçekten vicdanları yaralayan bir karar verdi. O dönemde ırzına geçilmiş çocuğu teslim alan İstanbul eski İl Sosyal Hizmetler Müdürü Kahraman Eroğlu, N.Ç.'nin çektiği acıları anlatıyor. Rızanın söz konusu olamayacağını bilmek için, hadisenin şahidi olmak da gerekmez.
13 yaşındaki bir küçük çocuk, kendi rızasıyla nasıl o kişilerle birlikte olabilir? Mahkemeler, kanunları uygularken, kamu vicdanını da göz önüne almak zorundadır. Kaldı ki, eski Türk Ceza Kanunu'na göre de, sanıklar çok daha ağır cezalara çarptırılabilirlerdi. (Eski Ceza Kanunu'nda da cebir, şiddet halinde alt sınır 10 yıla yükselebiliyor)