Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yiyecek ve kalacak yer verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler, Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini söylerler. Şakir, bölgenin en zengin kişilerinden biridir. Gene çok zengin olan Haddad isimli çiftlik sahibi ile komşudur. Şakir, dervişi çok iyi karşılar; birlikte yiyip içerler. Nihayet ayrılmak vakti gelir. Derviş, Şakir'e, "Böyle zengin olduğun için şükretmeyi unutma" der.
Şakir, "Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer..." cevabını verir.
5-10 yıl sonra, dervişin yolu aynı bölgeye düşer. Şakir'i arar; sorup soruşturur. Köylüler, "O iyice fakirledi, şimdi Haddad'ın yanında çalışıyor" diye bilgi verir. Derviş, Haddad'ın çiftliğine gider, Şakir'i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü kıyafetler vardır. Üç yıl önce bir sel felâketine uğramış, sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Şakir, bu defa dervişi, son derece mütevazı olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır. Derviş vedalaşırken, Şakir'e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğu söyler. Şakir'den şu cevabı alır: "Üzülme... Bu da geçer...'
Birkaç yıl sonra dervişin yolu gene aynı köye düşer. Haddad ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en sadık hizmetkârı ve eski dostu Şakir'e bırakmıştır. Şakir, Haddad'ın konağında oturmaktadır, kocaman araziler ve binlerce sığır ile yine yörenin en zengin insanıdır. Derviş eski dostunun zengin olmasından dolayı ne kadar sevindiği söyler ona ve yine aynı cevabı alır: "Bu da geçer..."
Bir zaman sonra derviş, bölgeye geldiğinde Şakir'i arar. Ona bir tepeyi işaret ederler. Tepede Şakir'in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: "Bu da geçer..."
Derviş "Ölümün nesi geçecek" diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir'in mezarını ziyaret etmek için geri döner ama ortada ne tepe ne de mezar kalmıştır. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir'den geriye bir iz dahi bırakmamıştır.