Sanayi Bakanı Nihat Ergün, "Devlete karşı işlenen suçlar affedilebilir ama birey zarar görmüşse, bağışlamak devletin yetkisinde değildir" dedi; birdenbire hiç gereği yokken af konusunu tartışmaya başladık. Şimdi herkes birbirine soruyor, "Bu, PKK'lılar için bir zemin yoklaması mı, yoksa kafa karışıklığı mı?" Nihat Ergün'ü ölçülü bir kişi olarak tanıdığım için, "Bu lâf da nereden çıktı?" diye şaşırıp kaldım. Herhalde genel bir prensibi vaaz etmek istedi.
Bir gün Türkiye'de af konuşulacaksa, bu, bir barış havası içinde, karşılıklı müzakerelerle sağlanabilir. Eğer, PKK'lılara yönelik bir tasavvur varsa, bu da, ancak silâhlar bırakıldıktan sonra gündeme gelebilir. Yok eğer, Ergenekon ve Balyoz sanıkları da kastediliyorsa, henüz yargı aşamasındaki davalarda, birdenbire aftan bahsetmek Emniyet'in ve yargı mensuplarının nefesini keser.
Meclis'te kurulacak Hakikatleri Araştırma Komisyonu kapsamında, suçlarını ikrar edenlere, bir devri geride bırakmak ve toplumda barış tesis etmek amacıyla, başka ülkelerde de af imkânından yararlanılmıştır. Bu çerçeveden arındırıp, tek başına af lâfını telâffuz ettiğinizde, sadece, tutukluların ve sanıkların yüreğine gerçekleşmeyecek bir umut aşılamış olursunuz. Bence, Nihat Ergün, fazla ölçüp biçmeden, ağzına geldiği gibi konuştu. Zira AK Parti'nin gündeminde af meselesinin olduğunu düşünmüyorum. Hepimiz, yeni bir anayasaya odaklanmalıyız.