Kürt açılımında yapılan hatalar da var. Büyük bir dönüşümün gerçekleştiği ülkemizde, aslında hata yapmak da, kafa karışıklığı da doğal. Dönüşüm şu: Düne kadar ağzımıza alamayacağımız konularda tartışıyoruz. Özerklik iddialarına Başbakanın çok sert cevap vereceği umuluyordu. Hükûmet, gerginlik yaratan, çatışmacı bir dil kullanırsa köşeye sıkışacaktı. Nitekim "suikast" kelimesini kullanan Ömer Çelik salvolar altında kaldı. Ama İçişleri Bakanı ve Başbakan, ölçüyü kaçırmadı.
Havanın sertleşmemesine özen göstermek, doğru bir tavır olmakla beraber, yeterli değil. AK Parti -belki de seçim öncesine denk geldiği için- beklenen adımları atmıyor. Bu konuları iyi bilen arkadaşım Oral Çalışlar ile konuştum.
Hükûmetin noksanlarını anlattı:
"AK Parti, Kürt dili konusundaki düşüncelerini ifade etmeliydi. Meselâ, 'Kürt kökenli vatandaşlarımın çocuklarına Kürtçe öğretmesini önemsiyorum. Bunu eğitim sistemi içinde sağlayacağız' diye-
AK Parti ne yapabilir? bilirdi. 'Bizim zaten yerel yönetimlerle ilgili projelerimiz var; yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönünde adımlar attık, atmaya devam edeceğiz' gibi görüşleri kamuoyu ile paylaşabilirdi."
Oral Çalışlar'ın Başbakan'a bir de tavsiyesi var: "Kendi partisindeki Kürt kökenli milletvekilleriyle görüş alışverişinde bulunsun, İhsan Arslan, Abdurrahman Kurt ve şimdi aklıma gelmeyen çok sayıda AK Partili parlamenter bölgenin hissiyatını Erdoğan'a aktarabilir."
Oral Çalışlar, Kürtlerin BDP'ye oy vermeseler dahi, Kürt kimliği ve Kürtçe öğrenmek hususunda tam bir zihniyet beraberliği sergilediklerini de sözlerine ekledi.
AK Parti, bütün konuların tartışılabileceği bir atmosferi hazırlamıştır. Ama hâlâ, yasal zemin yeterli değil.
Siyasi Partiler Kanunu'ndan başlayarak, bazı kanunlar değiştirilebilir. (Bu öneriyi, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de yaptı.) Bir de, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile dil meselesindeki görüşünü somutlaştırabilir.