Bosnalı Emir Kusturica'yı, "Soykırımı abartmayalım" dedi diye ağır bir eleştiri bombardımanıyla karşı karşıya bırakmıştık. Hint asıllı ve Nobel Ödüllü Naipaul'un aleyhindeki kampanyanın ateşini ise, Zaman gazetesinde Hilmi Yavuz yaktı: "2010 İstanbul Kültür Başkenti kapsamında düzenlenen Avrupa Yazarlar Parlamentosu'na onur konuğu olarak Naipaul'dan başka çağıracak Nobelli bir yazar yok mu?" diye sordu. Hilmi Yavuz'un yazdığına göre, Naipaul, İslâmiyet düşmanıydı. 1990'da, İran, Pakistan, Malezya ve Endonezya'ya gitmiş, Müslümanları küçümseyen yazılar yazmıştı. Ama Yavuz'un verdiği örnekler pek de şoke edici değil. Naipaul demiş ki: "İslâmiyet yalnızca zorbalıktan kaçılan bir sığınaktır. Yaratıcı değildir. Müslümanlar hiçbir şeyi başaramıyorlar; parazit gibiler."
Biz bu sözlerin çok daha ağırını, laikçi Türklerden duymadık mı? Hiç değilse, Naipaul, "Yumurta kafalılar" deyip, onları, medeniyet adına, başlarını açmaları için "ikna odalarında" kandırmaya çalışmıyor. Onları, "gerici", "yobaz", "öcü" vs. diye de yaftalamıyor.
Acaba yetkililer, Nobelli yazarın bu "bagaj" ını bilerek mi onu davet ettiler? Yoksa Kusturica vakası gibi, sonradan mı farkına vardık? Ben, asıl bu bilinçsizliğe üzülüyorum.