Kemal Kılıçdaroğlu'nun Önder Sav vesayetine tahammül etmeyeceğini ve kendini sürekli denetim altında tutan ekibi bir gün tasfiye edeceğini çok önceden yazmıştım. Hem de Süleyman Demirel örneğini vererek. İşin tabiatı gereği "King maker"lar sevilmez. Sizi, "kral yapandan" gün gelir kurtulmak istersiniz. Yalnız Kılıçdaroğlu, işi biraz aceleye getirdi; vakit kazanmalı, en güçlü olduğu bir anda, bu işe kalkışmalıydı. Ama Yargıtay Başsavcısı'nın sunduğu fırsatı değerlendirmeyi arzu ettiğinden kavgaya balıklama daldı. Bu yüzden, mücadeleden yenik çıkabilir. Üstelik tam da seçim öncesi, parti içinde doğan bu kargaşa, CHP'nin oyunu düşürürse, bunda Genel Başkan'ın da sorumluluğu olacaktır.
***
Demirel, kendisini genel başkanlığa taşıyan ekipten kurtulmak için 4-5 sene beklemişti. Önce 1965 seçimlerini kazandı;
"Bu başarı Demokrat Parti'nin" denildi. Demirel sabretti; çevresinde milletvekillerinden bir
"Yeminliler grubu" oluştu. Zamanla teşkilâta da hâkim oldu. Kongrelerde, Bilgiç taraftarları ile Yeminliler karşı karşıya geliyordu. Hem 1966, hem de 1968 Kongresi'nde iki rakip liste çıktı. 1968'de, Yeminliler haricinde, Genel İdare Kurulu'na, karşı ekipten sadece
Saadettin Bilgiç, Mehmet Turgut, Faruk Sükan, Cihat Bilgehan, Yüksel Menderes ve
Talat Asal girebildi. 1969 seçimleri, Adalet Partisi'nin başarısıyla sonuçlandı. Demirel, artık dengeleri korumak yerine, Adalet Partisi'nin mutlak hâkimi olmanın zamanı geldiğini düşündü. 1969 seçimlerinden sonra kurduğu kabineye, Bilgiç grubundan kimseyi almadı. Üstelik gözdağı vermek için, onlardan 5 kişiyi ihraç istemiyle Haysiyet Divanı'na sevk etti. 72 milletvekili, tasfiyenin başladığını düşünerek, 5 kişinin Haysiyet Divanı'na sevk edilmesi kararını bir muhtırayla eleştirdi. Bu kararın durdurulmasını talep etti. Sonunda, 72 değil ama 43 Adalet Partili milletvekili, kendi hükûmetlerinin bütçesine kırmızı oy verdi. Bütçe reddedilince Demirel kabinesi istifa etmek zorunda kaldı. Saadettin Bilgiç ve Mehmet Turgut'un partiden ayrılması, Demokratik Parti'nin Ferruh Bozbeyli başkanlığında ve Celal Bayar'ın desteğiyle kurulması bu döneme rastlar. Parti içi kavga, Adalet Partisi'nin bölünmesine kadar gitti. Sonunda, Adalet Partisi bir daha tek başına iktidar yüzü göremedi. Ancak, zayıf koalisyonların bir parçası oldu.
***
Bakalım, CHP içindeki kavga, hangi çalkantılarla devam edecek? Bölünmelere ve güç kaybına yol açacak mı? Yoksa Fazilet Partisi'nin bölünüp, içinden çıkan AK Parti'nin iktidara gelecek potansiyeli yakalamasına benzer bir gelişmeye mi şahit olacağız? Bir başka ifadeyle, kriz, iktidar fırsatına mı dönüşecek?