Evvelki gün enteresan bir gelişme cereyan etti. Genelkurmay Askeri Mahkemesi, İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nı hazırlamakla suçlanan albay Dursun Çiçek'in davasına bakmayı reddetti. Gerekçe olarak da, aynı eylemler sebebiyle, önceden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmasını gösterdi. Askeri Savcılık, Dursun Çiçek'i suçlamış, 2007'de terfi edemediği için, öç almak amacıyla böyle bir belgeyi tek başına hazırlayıp, sızdırdığını ileri sürmüştü.
Askeri Savcılığın iddianamesinde, Dursun Çiçek, "görevi kötüye kullanmakla" suçlanıyordu. 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise, Çiçek'in "Ergenekon üyesi sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs ettiğini" iddia ediyor. Çok daha ağır bir suç söz konusu. Tabii bu gelişme Dursun Çiçek'in hoşuna gitmedi; Askeri Mahkeme'de yargılanmak istiyor. Şimdi, avukatları, Askeri Yargıtay'a itiraz edecekler.
Asker kişilerin yargılanmasında, sürekli askeri ve adli yargı arasında ihtilâf doğuyor. Nitekim 13. Ağır Ceza Mahkemesi daha önce dava açtığı için, yetkili kabul edildi. Eğer Askeri Savcılık, soruşturma başlattığında takipsizlik kararı vermeyip, önce davayı Askeri Mahkeme açsaydı, yargılama yeri Askeri Mahkeme olacaktı.
Referandum paketinde, bu yetki kargaşasını çözecek bir hüküm de mevcut. Asker kişi, eğer anayasal düzeni, hükûmeti, demokrasiyi hedef alan bir teşebbüs içindeyse, mutlaka adli mahkemeler önünde hesap verecek.
İşte evet için bir başka gerekçe daha.