Mehmet Ali Talat'ın, seçim broşüründe, uluslararası ilişkilere ağırlık veriliyor. Meselâ çarpıcı bir cümle: "Talat varsa, ben de varım! Çünkü beni dünyaya bağlıyor"
Bir başka örnek: "Karar verin... Ya dün; ya dünya!"
Ve bir soru: "Siz kime evet diyorsunuz? Hayır politikalarıyla Rum kesimine AB üyeliğini armağan edenlere mi? Vatan millet nutuklarıyla Türkiye'ye pusu kuranlara mı?.."
Talat, 5 yıllık cumhurbaşkanlığı süresinde, müzakerelerde somut bir kazanım sağladığını düşünüyor: "Dünya liderleri Kıbrıs'a geldi. Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nü, Avrupa Parlamentosu gündemine taşıdık. Ve çok önemli bir adım: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla, Kıbrıs'taki Taşınmaz Mal Komisyonu tanınmış oldu. Böylece, gayrimenkuller üzerindeki hak iddiaları, önce Kıbrıs'ta, Taşınmaz Mal Komisyonu'nda incelenecek" diyor.
Kıbrıs'ta, 2004 ya da 2005'teki heyecanı görmek mümkün değil. O zaman, Annan Planı oylanıyordu. Kıbrıs Türkü, farklı kimliğiyle, farklı coğrafi bölgesiyle, Avrupa Birliği yolunda daha hızlı ilerleyeceğini düşünüyordu. Her ne kadar Mehmet Ali Talat kazanımlardan söz etse dahi, "dün"ü bütün boyutlarıyla hatırlamayanlar, "bugün"ü de iyi değerlendiremiyorlar. "Talat 5 yıl kaldı, gene de çözüm sağlanamadı" diye konuşuyorlar.
Eskiden Kıbrıs'a sık sık giderdim, gençlerin yüzündeki o umutsuzluk beni çok etkilerdi. Çözümsüzlük üzerine kurulmuş politikalar, sadece gençlerin geleceğini karartmıyor, aslında Türkiye'nin de önünü tıkıyordu. Somut bir netice alınmamış olsa dahi, bugün, Kıbrıs'ta, gözle görünen bir düzelme mevcut. Ayrıca, Talat uluslararası sahada bir hayli aktif. Birçok ülkenin dışişleri bakanıyla yakın ilişki kurdu. Bunların arasında, -ABD Dışişleri Bakanları Colin Powell, Condoleezza Rice, Hillary Clinton'dan, İngiltere Dışişleri Bakanları Jack Straw ve David Miliband'a, İtalya, İspanya, Hollanda, İsveç dışişleri bakanlarına ve AB yetkililerine kadarherkes var. Bu gayretler, er geç neticeye götüren adımlardır. Şu anda Batı dünyası, Kıbrıs Türklerinin çözüm aradığını, Rumların ise uzlaşmadan kaçtığını düşünüyor. Belirli bir yol kat edildi.
Mutlaka UBP Başkanı Derviş Eroğlu da, tam anlamıyla Denktaş politikalarının bir izleyicisi olmayacak. En azından, kendini, Türkiye'ye uydurmaya çalışacak. Ama tecrübe edinmiş bir politikacıya ikinci kere şans vermek, Kıbrıs meselesinin çözümünü kolaylaştırır gibi geliyor. Kamuoyu araştırmalarında Eroğlu 3-4 puan önde. Pazara kadar Talat mesafeyi kapatabilir mi? Birinci turda yüzde 50'yi hiç kimse aşamazsa, ikinci turda şartlar değişir mi?
Girne, yazdan kalmış bir mevsimi yaşıyor. Ve inanın, 5-6 sene öncesinden çok farklı olarak, Kıbrıslılar heyecanlarını kaybetmiş olarak sandık başına gidiyorlar. Sözlerini yerine getirmeyen uluslararası camianın bunda büyük payı var.