Gayet tabii yargı organları siyaseti denetleyecek; hukuka uygun hareket etmesini sağlayacak. Ama acaba denetim mekanizması, doğallığı aşıp siyasi iktidarı kuşatma haline mi dönüşüyor Türkiye'de?
28 Şubat sürecinde, Yüksek Yargı mensupları, Adalet Bakanı'nın engellemeye çalışmasına rağmen, koşarak brifinglere gitmiş, gitmekle kalmayıp, askerleri alkışlamışsa, onların daha fazla bağımsızlık talep ederken samimi olup olmadıkları hususunda ciddi kuşku duyarım. Üstelik bir Anayasa Mahkemesi, 367 kararını almışsa, Tayyip Erdoğan'ın "Velev ki siyasal simge olsun" sözünü kapatma davasının merkezine oturtmuşsa; bir iktidar partisini laiklik karşıtı diye damgalamışsa, 411 milletvekilinin oylarını hiçe sayıp, "laiklik elden gidiyor" gerekçesiyle anayasa değişikliğini iptâl etmişse... Ya da HSYK'nın seçilmiş üyeleri, ayrıcalıklı konumlarından istifade ederek hükûmetle çatışmaya girmişse...
Bu durumda, iktidar açısından, anayasa değişikliği acil bir ihtiyaç haline gelmiştir. Belli ki hükûmet, hem HSYK'da, hem de Anayasa Mahkemesi'nde mevcut üyeleri muhafaza etmekle birlikte, yeni gelen üyelerin etkisiyle, 12 Eylül ve 28 Şubat'ın şekillendirdiği zihniyeti bertaraf etmeye çalışıyor.