"AK Parti, yargıyı ele geçirmek istiyor" diyenler var. Bence ele geçirmekten ziyade, Yüksek Yargı'nın imtiyazlı konumunu kırıp, vesayet düzenini ortadan kaldırmaya çabalıyor.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) belirli bir zihniyetin hâkim olmasının sebebi, 28 Şubat süreci ve o dönemde Çankaya'ya çıkan Demirel ile Ahmet Necdet Sezer. Tabii öncesinden gelen bir birikim de var. HSYK üyeleri, Danıştay ve Yargıtay'ın gösterdiği adaylar arasından, cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor ve HSYK'ya, sadece Danıştay ve Yargıtay bünyesinden aday gösterilebiliyor. Bu kapalı yapının kırılması herkesin menfaatine. Zira Abdullah Gül, 7 yıl işbaşında kalsa, bir bakarsınız, bu süre zarfında, HSYK, AK Partilileşivermiş (YÖK örneğini hatırlayınız).
1961 Anayasası'ndaki formüle dönülebilir. HSYK üyelerini, kısmen parlamento seçsin (3'te 2 çoğunluk şartı getirilirse, uzlaşma arama mecburiyeti doğacaktır). Geri kalanını cumhurbaşkanı, Danıştay, Yargıtay ve mevcut 12 bin hâkim ve savcı, birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından seçsin (Sadece Danıştay ve Yargıtay üyeleri arasından değil). Deneyimli hukukçulara da, HSYK üyesi olma yolu açılsın.
AK Parti, itiraz edilen bir hususta geri adım atmalı. HSYK'nın yapısı değiştirilirken, Adalet Bakanı'nın Kurul'a başkanlık yapması da engellenmeli. Yargı reformunda, Teftiş Heyeti'nin ve Ceza İşleri Genel Kurulu'nun, Adalet Bakanlığı'ndan alınıp, HSYK'ya bağlanması da öngörülüyor. Böyle bir yapı kurulursa, "AK Parti yargıyı ele geçirmek istiyor" iddiaları havada kalacaktır.