Anayasa Mahkemesi, keşke hiçbir milletvekilini yasak kapsamına almasaydı. Bunu yapması pekâla mümkündü. Karar açıklanınca gördük ki, benzer suçları işlediği iddia edilen kimi siyasetçiye "yasak" isabet etmiş, kimisine dokunulmamış. Adalet terazisi hassas dengeyi pek koruyamamış.
DTP üyesi olmayan Leyla Zana'nın 5 yıllık yasağa uğraması, terazinin hatasını gösteren en belirgin örneklerden biri.
2007 seçimlerinde, eski DEP milletvekili Sedat Yurttaş'ı, milletvekili olması için DTP desteklememişti. O, bağımsız adaylığını koydu, sonra vazgeçti. Birkaç yıldır, partiyle ilgisi yok. Buna rağmen, sadece Öcalan'a "Sayın" dediği gerekçesiyle, 5 yıllık yasak uygulamasına girdi. Öcalan için aynı hitap şeklini kullanan, hatta onu daha da yücelten cümleler sarf eden birçok kişiye ise dokunulmadı. Meselâ Hatip Dicle (DTP kurucusu), "Öcalan'ın partisiyiz" demişti. Sebahat Tuncel (DTP milletvekili), "Çocuklarınızı terörist ilân edin, sizi farklılığınızla kabul edeceğiz dediler. Kürt halkı bunu kabul etmez" diye konuşmuştu. Herhalde bu sözler, "Sayın" hitabından daha ağır ama onlara siyaset yasağı yok... Olmasın da... kimse siyaset yasağına çarptırılmasın diyoruz.
Adana ve Siirt il binalarında Apo posterleri, terör örgütünü öven yayınlar bulunmuş, Adana il binasında örgüt elemanlarının resimlerinin "Şehitlik" adı verilen bir bölmede sergilendiği ortaya çıkmıştı. Teşkilâttaki yöneticilerin hiçbiri ceza almadı. Buna mukabil, Şırnak Belediye işçisi, çobanlık yapan Abdullah İsnaç, Şırnak ilinde yasadışı bir eyleme katıldığı ve slogan attığı için, siyaset yasağına çarptırılan 37 kişi arasına girdi. Taraf'a verdiği demeçte şöyle diyor İsnaç: "Şu an 600 TL maaşla Şırnak Belediyesi'nde geçici işçiyim. Daha önce başıboş inekleri topluyorduk. Şimdilik parke taşı döşüyoruz. Yollarda oluşan çukurları onarıyoruz. Televizyonda izledim. 37 kişinin ismi geçiyor. İkinci sırada ismimin okunmasına çok şaşırdım."
Bence siyaset yasağı parti kapatılmasından da vahim. Çünkü vatandaşın seçme ve seçilme özgürlüğüne açıktan bir müdahale söz konusu.