Egosu güçlü, muhteris bir isim olarak tanırım Çevik Bir'i. 28 Şubat'ta ön plandaydı. Genelkurmay 2. Başkanlığı'nı yaptığı dönemde, Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'yı bile gölgelemişti. Her iktidar sahibi gibi, onun da çevresi, "Evet efendim, sepet efendimcilerle" sarılmıştı.
Acaba ihtirası onu, "Sincan'da tankları yürütüp, demokrasiye ince ayar yapmaktan" daha ileri bir noktaya götürmüş olabilir mi?
Tayyip Erdoğan'a karşı bir "suikast" planından söz ediyorlar. Onun, "şüpheli" durumda, Ergenekon savcılarına ifade vermesinin bir sebebinin, bu suikast planı olduğu ileri sürülüyor. Ama bir başka gerekçe daha var: Gazeteci Mustafa Balbay'ın ele geçen notlarında, 28 Şubat döneminin Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal Şenel'e atfen önemli bir itirafa rastlanıyor. 23 Nisan 2003'te, Balbay'la Sheraton Otel'de bir araya gelen Şenel, ona şöyle diyor: "Biz bu işi, (Ben, Fevzi ve Bir) 28 Şubat'ta bitirecektik; her şeyi hazırladık, Bakanlar Kurulu'nu dahi. Müsteşarları bile bulduk. Ama İsmail Hakkı Karadayı bizi uyuttu; 'Hükûmet devrilsin ondan sonra' dedi. Artık gelip, 10-15 yıl gitmeden işleri halletmek gerekiyor."
Erdal Şenel'in bahsettiği Fevzi, Fevzi Türkeri. Onun adını ilk, Andıç belgesinin altında okuduk. İstihbarat Başkanvekili sıfatıyla ve Çevik Bir'in talimatıyla, Şemdin Sakık'ın itiraflarından yola çıkarak, İnsan Hakları Derneği, Fazilet Partisi, bazı gazeteciler ve Kürt kökenli milletvekillerini PKK ile irtibatlı gösterip, onları kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışan bir Eylem Planı hazırlamıştı.
28 Şubat'ta başka neler olduğunu ise hatırlatmaya gerek yok.
Çevik Bir'in sorgulanması üzerine, "Acaba, 1998'e kadar mı gidiliyor?" sorusu gündeme geldi. Zaten, sorgulanan ikinci şahıs, eski MİT'çi Nuri Gündeş'in de, 28 Şubat'ın altyapısını hazırlayanlar arasında ismi geçiyordu.
Ordu içinde, cunta eğilimli kişiler hep olmuştur. Ama bu hevesler, 28 Şubat'ta iyice yeşerme fırsatını buldu. Bugün bazı belgelerde ortaya çıkan psikolojik harekâtın, belki de filizlenmeye başladığı dönem, 28 Şubat süreciydi. İç düşmanları belirleyip, "Dost kuvvetlerle" işbirliği yapmak suretiyle onları bertaraf etmek, 28 Şubat'tan bugünlere miras kaldı. Savcı Zekeriya Öz'ün, Çevik Bir'i ve Nuri Gündeş'i sorgulaması da, herhalde, aradaki irtibatı görmesinden kaynaklanıyor.