Çankaya zirvesi, "Yargıya müdahale mi ediliyor?" sorularına yol açtı. CHP de, ağır eleştirilerde bulundu. Oysa Çankaya'dan, davaya "usul ayarı" çıktı. Tutuklamalara özen gösterilsin, haberler basına sızdırılmasın vs...
Bakıyoruz da, bu kadar masum ve etkisiz bir toplantıya karşı çıkanların, 28 Şubat sürecinde gıkı çıkmamıştı. Refah Partisi'nin kapatma davasına bakan Anayasa Mahkemesi üyeleri, Genelkurmay Başkanlığı'na çağrılmış, kendilerine, Refah'ın "irtica odağı" olduğu delillerle (!) anlatılmıştı. Sadece Anayasa Mahkemesi üyeleri değil, bütün yargı mensupları koşa koşa Genelkurmay'a gitmişler, brifing veren askerleri, bir de, uzun uzun alkışlamışlardı. Daha geçenlerde, 28 Şubat döneminin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir'in, YÖK Başkanı Kemal Gürüz'e "Üniversite giriş imtihanlarında ortaöğretim başarı puanının sonuçlara etkisini azaltın" talimatını verdiği medyaya yansımadı mı?
O sıralarda, yargı bağımsızlığı ayaklar altına alınırken ya da asker, YÖK'e talimat verirken, Deniz Baykal'ın sesinin çıktığını duymadım. Keza, Gül'ün inisiyatifi ile toplanan Çankaya zirvesini eleştiren kalemler de, sükûtu tercih etmişti. Anayasa Mahkemesi'nin toplantı nisabını görüşeceği günlerde yayınlanan 27 Nisan e-muhtırası da pek çoğunu rahatsız etmemişti.
Demek, asker mevzubahisse, gerisi (Yargı bağımsızlığı, özerk üniversite, milli irade vs.) teferruattır!!!