Türkiye Batı'dan kopuyor tartışması yeniden gündemde. Bu ülke ne zaman yeni bir açılım yapsa, kendi alternatiflerini üretse, özgüvenini kavi tutsa, "tarih sahnesinde ben de varım" dese, "asli rotamızdan kopuyoruz", "rejim elden gidiyor", "karanlık çağlara geri dönüyoruz", "eksen değiştiriyoruz" tartışmaları başlar. Kimse bu ifadelerin ne manaya geldiğini sorgulamaz; sadece kabul eder ve sanal bir tartışmaya girişilir. Doğu, batı, tarih, eksen, çağ ve Türkiye üzerine on dakika tefekkür etmemiş insanlar büyük eksen kayması analizleri yaparlar.
Bu tahlil çerçevesi Avrupa-merkezci tarih anlayışının ve Soğuk Savaş psikolojisinin hâlâ etkili olduğunu gösteriyor. Ne bu hükümetin ne de Türkiye halkının Batı'yla yollarını ayırmak gibi bir niyeti ve hazırlığı var. Ne siyaset ne de ekonomi alanında böyle bir emare görülüyor. Türkiye NATO'dan ayrılıp, bağımsızlar hareketine katılma hazırlıkları yapmıyor. AGİT, Avrupa Parlamentosu gibi onlarca Avrupalı siyasi ve kültürel kuruluşa üye olan Türkiye, bu kurumlardan ayrılmayı planlamıyor. Avrupa ve ABD ile ilişkilerini askıya almış değil. Tersine AB'ye üye olmak için, hiçbir üye ve aday ülkenin göstermediği çabayı ve fedakârlığı gösteriyor. Amerikan yönetimi, Türkiye'nin önemini her fırsatta dile getiriyor. Obama Başkan olduktan birkaç ay sonra Türkiye'yi ziyaret ediyor.
Ekonomi alanında Türkiye toplam dış ticaretinin yarıya yakınını hâlâ Avrupa'yla yapıyor. Ortadoğu ve İslam dünyasıyla yaptığımız ticaretin tamamı, Avrupa'yla yaptığımız ticaretten daha az. Hemen bütün Avrupa ülkeleri Türkiye'de iş yapıyor, mal üretiyor, mal satıyor. Avrupa'da beş milyona yakın Türk vatandaşı yaşıyor.
Batının evrenselliği?
Bütün bunlar somut veriler ve hepsi de Türkiye'nin Batı'yla yollarını ayırmak gibi bir çabanın içinde olmadığını gösteriyor. Bir an için böyle bir şeyin olduğunu ve Türkiye'nin daha bağımsız bir politikaya yöneldiğini varsayalım. Bu neden Batı'dan kopmak olsun? Demokrasi, serbest piyasa, insan hakları gibi değerler eğer Batılı değil evrensel değerler ise (ki bu tezi en fazla Batıcılar savunuyor), bunları hayata geçirmek için hep yakamıza kocaman bir "Biz Avrupalıyız" rozeti mi takmamız gerekiyor? Türkiye AB üyesi olarak bunu da yapmak istediğini söylüyor. Ama Avrupa'nın bize cevabı ne?
"Türkiye Batı'dan kopuyor" diyenler Türkiye'ye yönelttikleri eleştirilerin onda birini Batı'ya yöneltseler ve tutarlı olsalar, bu tartışmanın bizi nereye götüreceğini görecekler. Türkiye'ye "seni aramızda görmek istemiyoruz" diyenler Rusya, İran yahut Pakistan mı yoksa Avrupa mı? Daha düne kadar PKK'ya kimler destek veriyordu? PKK'nın finans ve propaganda kaynakları hangi ülkelerde? Irak savaşına ortak olmadığımız için TSK'yı adeta darbe yapmaya çağıran yetkili, Suriyeli yahut Malezyalı mıydı yoksa Amerikalı mı? Türkiye'deki darbeleri geçmişte hangi ülkeler destekledi?
Burada tarihin gerisine düşen Türkiye mi, Avrupa mı? Philip Stephens'in geçen hafta Financial Times'taki yazısının ana cümlesini hatırlayın: Eğer Avrupalılar tarihe takılıp kalır ve Türkiye'ye hayır demeye devam ederlerse, Türkiye kendi ulusal çıkarları için yürüyüşüne devam edecektir.
Türkiye tarihin akışını farklı okuyor
Tarihe hâlâ Avrupa-merkezci bir gözle bakanlar ne 20'nci yüzyılı doğru anlayabildiler ne de 21'inci yüzyılın dinamiklerini. Tarih artık tek bir merkezden akmıyor. Dünya tek bir merkezden yönetilmiyor. Doğu, batı, eksen, vs. kavramları 20'nci yüzyılda olduğu gibi katı ve mekanik kavramlar değil artık. Coğrafi olarak da bu böyle, siyasi olarak da. Mesela Ortadoğu'nun göbeğindeki İsrail neden Batı'nın parçası olarak görülüyor? İsrailliler üç bin yıldır Ortadoğu'da yaşamıyorlar mı?
Mesela İsrail'in yayılmacı politikalarını eleştirdiğinizde neden hemen "Batı'dan kopuyorsunuz" cümlesi önümüze konuyor? Batılı devletler, rejiminin niteliğine bakmadan Ortadoğu'da istisnasız bütün ülkelerle iş yapınca bu normal oluyor; demokrasi, uluslararası hukuk, vs. ihlal edilmiyor. Ama Türkiye aynısını yapınca Batı ekseninden kopmuş, otokratik rejimlerle iş tutmuş oluyor. Eğer bir şey yanlışsa, bu Avrupalılar yaptığında da yanlıştır, Türkler yahut Araplar yaptığında da. Birisi bu çelişkileri izah edebilir mi?
Türkiye, Batı ve dünyada tartışmanın mahiyeti artık değişiyor. Türkiye, soğuk savaş döneminde bir süper gücün gölgesi altında yaşayan atıl bir ülke değil artık. Tarih artık batıdan doğuya doğru akmıyor. Ortada güçlü ve herkesin ikna olduğu bir "batı ekseni" de yok. Varsa da bu statik ve mekanik bir eksen değil. Avrupa'nın ve Amerika'nın kafasının karışık olduğu bir dönemde biz ne yaptığımızı biliyorsak bu kimin suçu?