Siz hiç Yüce Allah'ın kullarına kendisini nasıl tanıttığını merak ettiniz mi?
Merak ettiyseniz şu kudsi hadise (Kudsi Hadis; anlamın Yüce Allah'a, sözlerin Hz. Peygamber'e (s.a.v.) ait olduğu hadistir) dikkat ediniz. Birçok sorunun cevabını bulabilirsiniz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle haber verdiler.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
- Kullarım! Ben zulmetmeyi kendime haram kıldım. Onu sizin aranızda da haram kıldım. O halde birbirinize zulmetmeyin.
- Kullarım! Benim hidayet ettiklerimin dışında hepiniz dalalettesiniz. Benden hidayet dileyin ki sizi doğru yola ileteyim. (Hidayeti hak ediniz ki yolu açayım.)
- Kullarım! Benim doyurduklarımın dışında hepiniz açsınız. Benden yiyecek isteyin ki sizi doyurayım.
- Kullarım! Benim giydirdiklerimin dışında hepiniz çıplaksınız. Benden giyecek isteyin ki sizi giydireyim.
- Kullarım! Siz gece gündüz günah işlemektesiniz. Bütün günahları affeden de yalnız benim. Benden af dileyin ki sizi affedeyim.
- Kullarım! Bana zarar vermek elinizden gelmez ki bana zarar verebilesiniz. Bana fayda vermek elinizden gelmez ki fayda verebilesiniz.
- Kullarım! Evveliniz, ahiriniz, insan olanınız, cin olanınız, hepiniz toplansanız da, içinizdeki en günahkâr bir kişinin kalbine sahip olsanız, bu benim mülkümden bir şey eksiltmez.
- Kullarım! Evveliniz, ahiriniz, insanınız, cin olanınız, hepiniz bir yerde toplanıp benden istekte bulunacak olsanız, ben de her birine isteğini versem, bu benim mülkümden ancak iğnenin denize daldırılıp çıkarıldığında eksilttiği kadar bir şey eksiltebilir.
- Kullarım! İşte sizin amelleriniz. Ben onları sizin için saklar, sonra onları size iade ederim. Artık kim bir hayırda -iyilikte- bulursa, Allah'a hamd etsin. Kim de bir kötülük bulursa, kendinden başkasını kınamasın.
Ne olursan ol.
Benim kulumsun!
Yüce Rabbimiz seçkin kullarına de, eşkıyaya da, günahkâra da kullarım sıfatını veriyor. Günahkârları kapıdan kovmuyor. Kulluğundan atmıyor. Cehenneme yakıştırmıyor. Cennetin kapısını kapatmıyor. Çünkü O'nun rahmeti gazabından fazladır.
Bir hadiste şöyle buyurur. Yüce Allah mahlukatı yarattığında yanında bulunan Arş'ın üstündeki bir kitaba şöyle yazmıştır:
- Şüphesiz rahmetim, gazabımı geçmiştir.
Kulum beni nasıl biliyorsa öyleyim
İnsan ile Rabbi arasındaki bağı yine Yüce Rabbimizden dinleyelim: Kudsi hadiste, peygamberimiz rabbimizden şöyle haber veriyor:
- Ben kulumun bana olan zannına göreyim. Beni zikrettiği zaman da ben Onunla beraberim.
- O beni gönülden zikrederse, ben de onu gönülden zikrederim.
- O beni bir cemaat içinde zikrederse, ben onu, onunkinden daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim.
- O bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım.
- O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım.
- O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim.
İfadeleri görüyorsunuz. Ne kadar sıcak. Ne kadar sevgi dolu. Ne kadar toleranslı. Ne kadar kuşatıcı. Hiç kimseyi dışarıda tutmuyor. Kimseye kapıyı kapatmıyor. Mazluma yakın olduğu kadar zalime de; mümine sıcak olduğu kadar inkârcıya da.
Yüce Allah kullarına yakındır. Kullarını gözetir. Onların güzel işlerine sevinir. Kötü işlerine razı olmaz. Sonsuz fırsat verir. Tevbe kapısını ölüm anına kadar açık tutar. Onların bir iyiliğine yedi yüz kat verir. Günahlarına ise birebir ceza verir. Kişinin kendisini affettireceği çok fırsat vardır. Yeter ki kul iyi niyetli olsun.
***
SORULAR
Zulüm devam etmez küfür devam eder sözü hadis midir?
- Bu, alimler arasında kullanılmış temel bir ilkedir. Allah zalime mutlaka ceza verir. Ahirete ertelemez çoğu kez. Hz. Ali'nin 'Zalimin gölgesi kısadır' sözü de bu ilkeyi hatırlatır. Nitekim Allah ihmal etmez (unutmaz), ancak imhal eder (süre verir, erteler) sözü de bu anlama yakındır. Küfür kıyamete kadar devam eder. Zira bu imtihanın gereğidir. Küfür ve imanın kıyamete kadar mücadelesi devam edecektir. Ama zalimler çoğu kez dünyada iken cezalarını görürler.
İslam köleliğe karşı mı?
- Kölelik İslam'dan çok önce, başlamıştır. Batı tarihi asırlarca köle isyanlarıyla çalkalanmıştır. İslam geldikten sonra kademe kademe kölelik kaldırılmaya çalışıldı. Batı'da kölelik ilkeleri, sermayesi ve pazarı olan ciddi bir yapı teşkil ediyordu. İslam bununla savaştı. Bu süreçte de, kölelerin yaşam standardını yükseltilmeye çalıştı. Köle azadı sevap kabul edildi. Birçok günahın fidyesi olarak köle azadı emredildi. Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman gibi ilk müminler yüzlerce köle satın alıp azad ederek bu süreci hızlandırdılar. İslam elbette köleliğe ve insanı onursuzlaştıran her eyleme karşıdır.
Muhyiddin İbni Arabi cehennemin sonsuz olmadığını mı savunmuştur?
- Tasavvuf büyüklerinden birisi olan Muhyiddin Arabi cehennemin ebedi - sonsuz, sürekli olduğunu söylemiştir. İbni Arabi'nin cehennemin sonlu olduğunu söylediği iddiası doğru değildir. (Bk: Futuhat, III, 77, II, 648 vd) İbni Arabi'nin dediği, azabın cehennemde sürekli olarak şekil değiştireceğidir. Ona göre azap -bilindiği haliyle- ebedi değildir. Kişi bir halden başka bir hale dönüşecektir. İbni Arabi, bunu söylerken cehennemdeki azapla ilgili 45 bin sene gibi bir rakam telaffuz eder. Ona göre, her azab süreci arasında onbinlerce yıl geçecektir. Bu insanlar içinde günahkâr olan müminler sonunda cennete gidecekler. Ama imansız olanlar ise cehennemde ebedi kalacaklardır. Ona göre imansızlar sonsuza kadar cehennemde kalacaklardır. Cehennem ebedidir. Ehli sünnet alimleri ise, bundan farklı olarak hem cehennemin ve hem de oradaki azabın sürekli olacağını -küfür ve şirk içinde olanlar için- söyler.
***
Gönül penceresi: Bu hafta ne gördük
FİLİSTİN: Gazze'ye yapılan saldırılardan sonra ateşkesin sağlanması elbette sevindirdi. Savaş yıkım, çocukların hayatını kaybetmesi ve acı demektir. Kimsenin ölmesinden haz duymayız. Allah insanları birbirlerini öldürsünler diye yaratmadı. Ancak bu ateşkesin bir "zafer" olarak oralarda kutlanmasını anlayamadım. Oradaki insanlarımızın çaresizliğini, perişanlığını görüyorum. Ama iki buçuk milyar Müslüman'ın bulunduğu bir dünyada manzara bu mu olmalıydı. Bu hale mi düşülmeliydi. Bu bir acizlik değil mi? 150'ye yakın şehit ve bunca yıkım. Neresi zafer. Ben utandım.
TAKSİM CAMİİ: "Allah'a ve ahiret gününe iman edenler cami yapar" buyuruyor kutsal kitabımız. Bu cami, estetik özelliğiyle, dini problemi olan ailelerin, gençlerin danışacakları sosyal aktivitelere sahip, turistlere İslam hakkında bilgi verecek donanımlı uzmanlarla zenginleştirilmiş bir kültür merkeziyle güzel bir mabet olur dilerim. Diğer camiler gibi her kesimden herkesin sığınacağı manevi bir merkez olur inşallah. Diyanet'e de çağrım var: camileri sadece namaz kılınan bir yer olmaktan çıkarıp, birçok ihtiyacın giderildiği bir merkez yapmak lazım. Namaz sonralarında camiler açık tutulmalı ve soru soracaklara cevap verecek hocalarla takviye edilmeli. Hz. Peygamberimiz zamanındaki cami -mescidi saadet- bugünkü camilerimiz gibi değildi ki. Hayat doluydu.
MUHARREM VE KERBELA: Bu Muharrem'de de yüreklerimiz ehli beyt ve Hz. Hüseyin için yandı. El ele verdik. "Kerbela hepimizin yasıdır" dedik. Hepimiz Hüseyin olduk. Kerbela da, Hz. Hüseyin de bizimdir dedik. Sünni, Alevi, Caferi kim olursa olsun hepimiz tek yürek olduk. Muharrem de bizim ramazan da bizim dedik. Ramazanda oruç farz, muharremde oruç Hz. Peygamber'in sünnetidir dedik. Bu manzara bir mümin olarak onurlandırdı bizi.
***
Bir hadis
Peygamberimiz şöyle buyurdular:
Yalan yere şahitlik, Allah'a şirk koşmaya denk tutulmuştur. (Ebu Davud, akdiye, 15; İbni Mace, ahkâm, 32) Hz. Peygamber bu sözüyle, yalan yere şahitliğin kamuda oluşturacağı tahribata ve Allah'ın katındaki yerine işaret etmiştir.