Türkiye'nin en iyi haber sitesi
M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU

Hem halkçı hem seçkinci

Kısa bir aralık dışında imparatorluğu en uzun on yılında yöneten İttihad ve Terakki Cemiyeti ile imparatorluk yıkıntıları üzerine ulusdevlet inşa etme vazifesini üstlenen Cumhuriyet Halk Partisi'nin ortak özelliği halkçı olmak iddiasında bulunmalarına karşın gerçekte seçkinciliği benimsemiş olmalarıydı.
Aynı ideolojik kaynaklardan beslenerek yaklaşık kırk yıl süreyle siyasete egemen olan ve toplumsal dönüşüm projeleri uygulayan bu iki kurum, bir yandan Fransız İhtilâli'ne övgüler yağdırarak halkçı bir söylemi dile getirirken, öte yandan da kitlelerin siyasete karışmasının toplum için ciddî bir sorun olduğunu, onların değerlerinin toplumsal dönüşüm önünde engel oluşturduğunu düşünüyorlardı. Benzer şekilde biri Meclis-i Meb'usan'ın yeniden toplanması için ayaklanma başlatan, diğeri ise "hâkimiyetin kayıtsız ve şartsız" millete aidiyetini vurgulayan iki örgütlenme, siyasî temsilin dönüşüm programına meşruiyet kazandırmak dışında işlevi olmadığını varsayıyordu.
Aslında birbirinin devamcısı ve biri diğerinin küllerinden doğan bu iki siyasî örgütlenme seçkincilik fikirlerini aynı kaynaktan almışlardı. Günümüzde adı pek de hatırlanmayan bir "sosyolog" olan Gustave Le Bon on dokuzuncu asrın son yıllarından öldüğü 1931'e kadar Türkiye'de dünyanın en önemli düşünürlerden birisi olarak kabul edilmiş, tezleri Ahmed Rıza Bey ve Enver Paşa'dan, Atatürk ve Fuad Köprülü'ye ulaşan asker, entelektüel ve devlet adamlarını derinden etkilemişti.
Le Bon tıp eğitimi almasına karşın daha sonra ilginç antropolojik ve sosyolojik çalışmalar kaleme almış ve "kitle psikolojisi" kuramına önemli katkılarda bulunmuştu. Freud da bu alandaki temel tezlerini kendisinden almıştı. İhtilâllerden ve bilhassa Fransız ihtilâlinden nefret eden Le Bon her türlü topluluk gibi temsil işlevi gören meclislerin de kitle psikolojisini yansıtan bir "kalabalık" olduğunu savunuyordu. Ona göre bireyin zekâ seviyesiyle orantılı kararlar almasını önleyen "yığın psikolojisi" sendikaların, siyasî partilerin ve bilhassa meclislerin çalışmasına egemen olarak Batı uygarlığının çöküşünü hazırlıyordu. Bu süreci tersine çevirmenin tek çaresi seçkinlerin inandıkları dönüşüm programlarını bu tür temsilî yapılara karşın taviz vermeden uygulamalarıydı. Bu programları kitlelere benimsetmenin yolu ise bunları onların onayına sunmak değil, bunların kendilerinin yararına olduğunu onlara sürekli biçimde tekrarlayarak içselleştirilmelerini temin etmekti. (Le Bon'un bu tezi Bernays aracılığıyla modern propaganda kuramını da etkileyecekti).
Le Bon'un İttihad ve Terakki ve CHP'nin "halka rağmen ama halk için" uygulamaya koydukları toplum mühendisliklerinin fikir babalarından birisi olduğu kuşkusuzdur. 1908 Temmuzunda meclisin yeniden toplanması için dağa çıkan Enver Bey, Le Bon'a atıfta bulunarak bir "despotun" yerini birkaç yüz meb'usun almasının ciddî bir farklılık yaratmadığını savunmuştu. Enver Paşa'nın "yok kanun, yap kanun" vecizesinde en çarpıcı ifadesini bulan anlayışa göre meclis temsil ve siyaset aracı değil dönüşüm programı tasdikçisi ve meşrulaştırıcısıydı. Nitekim İttihad ve Terakki 1914 sonrasında meclisi tamamen devre dışı bırakarak ülkeyi günümüzün kanun hükmünde kararnamelerine benzer kavânin- i muvakkate (geçici kanunlar) ile idare etmişti.
Le Bon'un çok sayıda eserini dikkatle okuyan ve onlardan etkilenen Atatürk de tartışan, muhalefet yapan meclisler için benzer bir kanaati dile getiriyordu. Kendi görüşüne nazaran meclisler Birinci Meclis gibi muhalefet ve tartışma odağı değil "kız gibi" olduklarında, yâni dönüşüm programına koşulsuz destek verdiklerinde, topluma hizmet sunabilirlerdi. El kaldırıp indirerek bir günde yüzü aşkın geçici kanun kabul eden 1914 sonrası Meb'usanı ile tek parti döneminin göstermelik seçimlere karşın gerçekte atanan milletvekillerinden oluşan meclislerinin sosyolojik meşrulaştırıcısı da Le Bon idi.
İttihad ve Terakki liderleri ile Cumhuriyetin kurucu kadrosunun ihtilâllerden tiksinen Le Bon'un tezleri ile Fransız İhtilâli hayranlık ve taklitçiliğini nasıl bağdaştırabildiklerini anlayabilmek oldukça zordur. Ancak ihtilâlciliğin, gerçekte, tıpkı halkçılık gibi, bir retorik olmakdan öteye gitmediği söylenebilir. Son tahlilde her iki siyasî yapılanma da seçkinciliği temel ilke olarak benimsemiş, söylem düzeyinde her türlü övgüye mazhar kıldıkları ve egemenliğin temel kaynağı olarak gördükleri halka, dönüşüm programlarını eleştirdiği anda "sebükmağzan" sıfatını uygun görmüştür.
Le Bon kaynaklı kitle psikolojisi kuramlarından kaynaklanan seçkinciliğin etkilediği liderler İttihad ve Terakki ileri gelenleri ve Cumhuriyet kurucularıyla sınırlı değildir. Mussolini' den Charles de Gaulle' a çok sayıda lideri etkileyen Le Bon'un fikirlerinden yola çıkan Vallenilla Lanz "Demokratik Sezarizm (Cesarismo Democrático)" kuramını geliştirerek bununla Juan Vicente Gómez'in otoriter rejimini meşrulaştırmaya çalışmıştı. Lanz'a göre bir dönüşüm programı uygulayarak Venezuella'yı değiştirmeye çalışan Gómez rejimi kitlelere danışmamakla, onları karar alma sürecinin dışında tutmakla beraber, gerçekte halkın çıkarlarını savunduğundan "demokratik" idi.
CHP'nin altı okundaki "halkçılık" ve tek parti yönetimindeki "demokratik"liğin bu anlamda halkçılık ve demokratiklik olduğu kuşkusuzdur. İlginç olan toplumumuzda İttihad ve Terakki ve Tek Parti iktidarının "sebükmağzan" tabirinin yerine ikame edilen "göbeğini kaşıyan adamlar" "bidon kafalılar" benzeri ifadelerle dile getirilen bu tür "halkçılık" ve "demokratiklik"in hâlâ kabul görmesidir. Yenileşme iddiasıyla ortaya çıkan CHP'nin gerçekleştirmesi gereken ilk dönüşüm belki de bu alanda olmalıdır. Bu şüphesiz kuramının hâlâ siyasete ciddî yansımaları olduğunu görmekten mutlu olan Le Bon'un ruhuna azap verecektir; ama seçkincilik ve kitlelerden nefret etmenin halkçılık ve demokrasi olarak sunumunun sonlandırılması Türk siyasetinde gerçek bir devrim yaratacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA