Sevgili okuyucular, bugün 10 Muharrem 1435, yani Hicret'in 1435. yılında Hicrî Yılbaşı'ndan sonra gelen 10. gün... Evvelâ, hepinizin Hicrî Yılbaşınızı tebrik ediyorum. Hicrî Yılbaşı'nın başladığı Muharrem Ayı çok mübarek bir aydır. Hatta bu sebeple Muharrem Ayı'na 'Şehrullahi'l- Muharrem' (Allah'ın Ayı Muharrem) de denir. Cenab-ı Hakk (c.c.), bu ayda çeşitli peygamberlerine ihsanda bulunmuş; insanlık tarihindeki birçok önemli hâdise bu ay vukubulmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.), Ramazan ayından sonra en faziletli orucun Muharrem ayında tutulan oruç olduğunu buyurmuştur. Türkiye'de özellikle Alevî canlarımız Muharrem orucuna çok önem verirler.
Siz bazı bozguncuların ve bölücülerin aksi iddialarına bakmayınız. Son yıllarda Türkiye'de Sünnî Müslümanlar ile Alevî Müslümanlar arasında, önceki dönemlere göre çok daha yakın münasebetler kurulmuş; halkımızın çoğunluğunu meydana getiren Sünnîler Alevîlere kucak açarken, Alevî canlarımızın çok büyük kısmı bu dâvete icabet etmişlerdir. Bu olumlu gelişmelerde mevcut yönetimin olduğu kadar sevgisini birleştiren gani gönüllü halkımızın da büyük rolü vardır.
Daha önceki dönemlerde 'Kerbelâ Felâketi'nden hiç bahsedilmezken, günümüzde kitle haberleşme araçlarında yas tutulmakta; Hz. Hüseyin ve ehlibeytin şehadetlerinin acısı artık milletimizin tamamı tarafından paylaşılmaktadır. Türkiye'nin Başbakanı, Türk Milleti'nin hislerine tercüman olarak kendisini, Yezid'in değil Hz. Hüseyin'in safında ilân etmiştir. Başbakan Erdoğan'ın şu sözlerinin samimiyeti açıkça ortadadır: 'Hazreti Peygamber nasıl ki bizim, hepimizin peygamberi ise Hazreti Hüseyin de bizim, hepimizin Hüseyin'idir. Hazreti Hüseyin hepimizin şehidi, hepimizin mazlumu, hepimizin kahramanıdır.'