Darbeler Dönemi'nin başlangıcından beri darbe ve muhtıra yıldönümlerini yazıp duruyoruz. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan, Türkiye'nin yakın tarihinin kara günleridir. Bu tarihlerde başlayan dönemler, her türlü zulmün yapıldığı, yolsuzlukların arttığı, ekonomik istikrarın bozulduğu, dış politikanın dibe vurduğu antidemokratik yıllardan meydana gelmiştir.
Bu askerî müdahalelerin birbirinden farklı özelliklerine rağmen ortak bazı tarafları da vardır:
1. Antidemokratik müdahalelerin hepsinde de gizli veya açık şekilde CHP'nin ve solcuların dahli vardır. 27 Mayıs tamamen bir CHP prodüksiyonudur. 12 Mart CHP'nin iktidarını sağlamıştır. 12 Eylül Turan Feyzioğlu, Emin Paksüt gibi eski CHP'lilerin müşavirliğinde yapılmış ve bürokrasi CHP'ye teslim edilmiştir. 28 Şubat ve 27 Nisan'da CHP, darbecilerle iç içe olmuştur. Bu yüzden halkımız, 'CHP + Ordu = İktidar' formülünü kullanmıştır.
2. Müdahaleler, hep 'irtica' istismarıyla yapılmış; darbe ortamı oluşturulurken irtica senaryoları uygulanmıştır.
3. Müdahaleciler, hep 'Cumhuriyeti korumak ve kollamak görevi'ni(!) ileri sürmüşlerdir.
4. Darbeciler, daima Atatürk istismarı yapmışlardır.
***
28 Şubat Kalleş Darbesi'nin iddianamesinin tamamlandığı şu günlerde
12 Mart Muhtırası'nın da yıldönümünü tiksinerek lânetle anıyoruz.
12 Mart 1971'de
AP tek başına iktidarken, askerî hiyerarşi içinde
Muhtıra yayınlanmış ve
Başbakan Demirel de ünlü şapkasını alıp giderek
'Birinci Şapka Ricatı'nı büyük bir kahramanlıkla gerçekleştirmiştir.
12 Mart Darbesi'nin perde arkasında,
Muhtıra'daki saçma sapan iddialarla hiç ilgisi olmayan ve
9 Mart 1971'de yapılması planlanan
BAAS benzeri bir sosyalist darbenin önünün kesilmesi vardır.
Doğan Avcıoğlu'nun yayınladığı sosyalist
'Devrim Dergisi' etrafında toplanan
'Millî Demokratik Devrimciler', günümüzde de olduğu gibi ordu içindeki
'ulusalcı' subayları kullanarak darbe hazırlığına girişmişlerdi. Ancak, aralarına sızmış olan
MİT görevlisi
Mahir Kaynak'ın darbe hazırlığını ifşa etmesi sonucunda,
9 Martçı Marksistler darbelerini gerçekleştiremediler.
Zamanın
MİT Müsteşarı merhum
Fuat Doğu Paşa, hem 9 Mart teşebbüsünü, hem de daha sonra
12 Eylül faciasını
Başbakan Demirel'e haber vermiştir. Lâkin
Demirel, her defasında şapkasını alıp gitmiş ve hacıyatmaz gibi sonunda Cumhurbaşkanlığına gelerek bu defa
28 Şubat darbecilerine destek olmuştur.
***
12 Mart, sola karşı yapılmış bir darbe gibi anlatılır. Bunu savunanlar
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarını ileri sürerler. Ancak, şurası muhakkaktır ki, sol darbeye mâni olmak için yapıldığı söylenen
12 Mart Darbesi'nin esas hedefi, milliyetçi-muhafazakâr
Demirel Hükûmeti olmuştur.
12 Mart'ın temelindeki asıl çelişki ise, solcu şiddete ve müdahale ihtimaline karşı yapıldığı söylenmesine rağmen,
Cumhuriyet tarihinde ilk defa sosyalist görüşteki
'11'ler Hükûmeti'ni iktidara getirmesidir.
11'ler Hükûmeti döneminde ilk icraat olarak
DPT Müsteşarı Turgut Özal görevinden alınmış ve planlamada
SPD Başkanı
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş'ın da ayrılması neticesinde, şimdi menfî sonuçlarını gördüğümüz
'nüfus plânlaması' başta olmak üzere gayrimillî uygulamalar başlatılmıştır.
***
12 Mart'ların bir daha tekrarlanmaması için milletçe demokrasiye sahip çıkmak zorundayız.