Atatürk'ü, Millî Mücadele önderi ve Devletin kurucusu olarak mahfuz tutarsak, Cumhurbaşkanımız Gül, merhum Özal ile beraber, Cumhuriyet döneminde yetişmiş ve halka mal olmuş iki cumhurbaşkanından biridir.
Tarihî özellikleri olan İnönü ile Bayar, doğruları ve yanlışları ile çok gerilerde kalmıştır. Darbeci Gürsel ve Evren, tarihe isimlerini hayırla yazdıramamış, diğer asker cumhurbaşkanları ise hiç varlık gösterememiştir. Başlangıçta demokrat bir halk adamı görüntüsü veren Demirel, Cumhurbaşkanlığı esnasında 28 Şubat Darbesi'nin destekçiliğini yapmış ve halkın gözünden düşmüştür. Milletin değerlerine uzak olan Sezer ise, Cumhurbaşkanlığı sırasında sevilmeyen bir bürokrat olmuştur.
Milletin sevdiği, benimsediği ve 'dindar Cumhurbaşkanı' diyerek bağrına bastığı Özal'a ne yazık ki ancak üç yıldan biraz fazla süren bir Cumhurbaşkanlığı nasip olmuştur. Bu analiz çerçevesinde Abdullah Gül, 5,5 yıldan beri devam eden Cumhurbaşkanlığı müddeti zarfında, milletin en fazla sevdiği ve millete en fazla hizmet veren Cumhurbaşkanı'dır.
***
Efendim, rahmetli dedem,
Abdülhamid Han devrinde
'Mızıka-yı Hümâyûn'da klarnet çalarmış.
II. Mahmud'un kurduğu bu teşkilâtın
Batı Musikîsi kısmı meşhur
Donizetti Paşa,
Türk Musikîsi kısmı ise büyük bestekârımız
Dede Efendi tarafından,
Padişah'a doğrudan bağlı bir kültür ve sanat kurumu olarak tesis edilmiştir.
Osmanlı Sarayı'nda, hem bir
Batı Musikîsi Orkestrası hem de bir
Türk Musikîsi İcra Heyeti müesseseleştirilmiştir.
Cumhuriyet'ten sonra bu iki kurum aynen muhafaza edilmiştir. Lâkin,
'müzik devrimi' adı altında yapılan musikî kıyımında, millî musikîmiz aşağılanarak devre dışı bırakılmıştır. 1926'da Türk müziği öğretimi veren
'Darü'l- elhan' kaldırılmış; 1934'te ise,
Atatürk'ün bir konuşması üzerine,
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya,
İstanbul ve
Ankara radyolarında, iki yıl müddetle
Türk Müziği'ni yasaklamıştır. Dünyanın hiçbir döneminde, bir milletin millî kültür değerleri böylesine hunharca çiğnenmemiştir. Buna mukabil,
Türk Musikîsi ile ilgili olan
Riyâset-i Cumhur İncesaz Heyeti,
Atatürk'ün vefatından sonra sadece fiilen değil resmen de ortadan kaldırılmıştır.
***
'Batıcıların', körü körüne
Türk Musikîsi düşmanlığı devam etmiş; 1975 yılında
Cumhuriyet Türkiyesi'nin
'ilk' resmî
Türk Müziği Topluluğu,
'Devlet (daha sonra İstanbul) Klasik Türk Müziği Korosu' adıyla kurulmuştur. Başbakanlık Müsteşarlığım zamanında bu Koro ile yakından ilgilenmiş ve kadro teminini sağlamıştım. İşte, şimdi bu Koro,
Gül tarafından
'Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu' hâline getirildi. Yani bir bakıma
'Mızıka-yı Hümâyûn'un
Cumhuriyet dönemindeki
'Riyâset-i Cumhur İncesaz Heyeti', geliştirilerek
'Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası' gibi
Cumhurbaşkanlığı'nın himayesine alındı.
Gül,
Koro'nun ilk konserinin açılışında,
'Türk Musikîsi kültürü, derinliği bin yılı aşan bir kültürel mirasın devamı olarak bugüne ulaşmıştır' diyor ve devam ediyor:
'Türk Musikîsi geleneğimizi, kökleri bin yıla yayılan, gövdesi ve dalları Cumhuriyet'e uzanan bir ulu çınara benzetebiliriz. Musikîmiz millet olarak yüzyıllardır her türlü duygumuza tercüman olmuştur'. Tıpkı
Gül gibi... Şimdi değerli
Cumhurbaşkanımız'dan
Köşk arşivlerinin tasniflerinin bitirilmesini de bekliyoruz.
Abdullah Gül, sadece musikîmize hizmetiyle dahi
'Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ' olarak anılacaktır.