'Mûcize', dinî bir tâbirdir. Ancak, özellikle ekonomideki olağanüstü başarılar için de kullanılır olmuştur; Alman Mûcizesi, Japon Mûcizesi gibi... Türk ekonomisinde bazı dönemlerdeki gelişmeler de bu şekilde ifade edilmiştir. Özellikle DP'nin ve rahmetli Menderes'in 1950-1954 arasındaki dönemi ve rahmetli Özal'ın 1984-1988 arasındaki dönemi birer 'altın dönem'dir ve zaman zaman 'Türk Mûcizesi' diyerek de adlandırılmıştır.
Lâkin, ekonomide 'Türk Mûcizesi', özellikle Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti'nin 2002-2012 arasındaki 10 yıllık iktidar döneminde gerçekleşmiştir. Muhalefet ve bir kısım medya bu gerçeğe gölge düşürmeye çalışsa da bütün dünya ekonomideki 'Türk Mûcizesi'ni konuşmakta ve Türkiye'ye gıpta etmektedir. Türkiye'nin dünya politikasında küresel bir aktör hâline gelmesinin arkasında da ekonomide ulaştığı olağanüstü başarıların rolü büyüktür.
Türkiye, son 10 yıllık dönemde büyük bir 'dönüşüm'e imzasını atmış; üstelik bu başarısını, ABD'den AB'ye, oradan bütün dünyanın tarihin, en büyük ekonomik krizinde kıvrandığı ve gerilediği bir devirde gerçekleştirmiştir.
***
Bakınız, aşağıda sıraladığım şu gerçekleri kim inkâr edebilir?
Türkiye bu dönemde dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi olmuş; 2010'da yüzde 9.2 ve 2011'de yüzde 8.5 büyümeyi gerçekleştirerek rekor kırmıştır.
Bu dönem zarfında ekonomik istikrar da sağlanmış; 2002'de
enflâsyon oranı yüzde 30'dan (1993-2002 döneminde ortalama enflâsyon hızı yüzde 70.4 idi) 2012'de yüzde 7'lere düşürülerek enflasyonla mücadele kazanılmıştır.
GSMH/Millî Gelir, 2002'de 270 milyar dolardan 2012'de 1.000 milyar dolara yaklaşarak 4 misline yakın artış göstermiştir.
Kişi başına GSMH, 3000 dolar seviyesinden 11.000 dolara yükselerek yaklaşık 4 misline yakın artış göstermiştir. Üstelik, sosyal adalet bakımından alt gelir gruplarının payı yükselmiştir.
İşsizlik oranı, 2002'de yüzde 10.3'ten 2012'de 8.2'ye inerek
Avrupa'nın en düşük oranı olarak gerçekleşmiştir. Bu, aynı zamanda
Türk ekonomisinin de bugüne kadar kaydettiği en düşük işsizlik oranıdır.
İhracatta rekor kırılmış, 2002'de 32 milyarlık ihracata karşılık 2012'de 156 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaşılmıştır. Bu durum, ihracatta 5 misli artış kaydedildiğini göstermektedir.
Türk ekonomisi
IMF'nin boyunduruğundan kurtarılmış, bilâkis
Türkiye IMF'ye 5 milyar dolar borç verme kapasitesine ulaşmıştır.
2002'de 25 milyar civarında olan
IMF borcu tasfiye edilmiştir (1 milyar dolar civarına düşürülerek). Böylece, yeni doğan bebeklerin borç yükü edebiyatı sona erdirilmiştir.
Türk Lirası'ndan 6 sıfır atılarak imkânsız kabul edilen bir reform gerçekleştirilmiştir.
Döviz rezervi, 2002'de 27 milyar dolardan 2012'de 115 milyara çıkarılarak 4 misli arttırılmıştır.
Kısaca, istikrar içinde büyüme gerçekleştirilmiştir. Kredi derecelendirme kuruluşu
Fitch'in,
Türkiye'nin notunu arttırarak
'yatırım yapılabilir ülke' nitelendirmesini yapması da bunun delilidir.
***
Bu sıraladığımız ekonomik göstergelere kimse itiraz edemez. 2002 ile 2012 arasında
Başbakan Erdoğan'ın liderliğindeki
AK Parti İktidarı,
'Muhteşem 10 Yılda', ekonomide bir
'Türk Mûcizesi'ne imzasını atmıştır.
Başbakan Erdoğan'ı,
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ı ve emeği geçen diğer bakanları ve yöneticileri candan tebrik ediyorum.
Kim ne derse desin,
Türk Milleti bu fevkalâde icraatın kadrini ve kıymetini bilmektedir.