Bu hafta başında yayınlanan iki röportaj beni çok düşündürdü. Birincisi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Hürriyet gazetesinde 'Ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi' başlığında yayınlanan röportajı, ikincisi, Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın Akşam gazetesinde, 'PKK iç savaş istiyor' başlığında yayınlanan röportajı... Ö
nce Prof. Davutoğlu'nun röportajından başlayayım. Kendisini sevdiğimi ve takdir ettiğimi bütün okuyucularım bilirler. Lâkin, Davutoğlu'nun bu önemli röportajında ifade ettiği bazı görüşlerine katılmıyorum. Şöyle ki, 'Ulusçuluk' yani 'milliyetçilik', Türkiye'de Avrupa'da olduğu gibi 'Nasyonalizm' karşılığı olarak algılanmaz. Türkiye'de hiçbir dönemde milliyetçilik ayrımcı ve ırkçı olmamıştır. İki dünya savaşı arasında Avrupa'da yaşanan ırkçı ve saldırgan nasyonalizm, Türkiye'de geçmişte ve bugün savunulan milliyetçilikten tamamen farklıdır.
'Millet' kavramı da Türkiye'de değişik anlaşılır. Bizim millet anlayışımızda İbrahimî millet anlayışının tesiri vardır. Türkler, İslâma uygun olarak yüzyıllar boyunca milleti din ve inanç unsuruyla birlikte algılamış; 'Türk Milleti'ni de bu şekilde etnik bir temele ve ayrımcılığa dayandırmadan benimsemiştir. Bu kavram, Batı'daki Durkheim'cı 'nation' kavramından tamamen farklıdır. Türkiye'de 'milliyetçilik', bugün olsa olsa 'patriotizm' (vatanseverlik) kavramına uygun şekilde anlaşılmaktadır.
Avrupa'da feodalite'den sonra imparatorluk bütünleşmesi dönemi yaşanmış; daha sonra ırk esasına göre yeni kimlikler doğmuştur. Osmanlı İmparatorluğu, aslâ 'Türk Milliyetçiliği' sebebiyle parçalanmış ve yıkılmış değildir. Aksine, İmparatorluğun yıkılması neticesinde bugünkü Türkiye'de yaşayan ahali 'Türk Milleti' olarak kabul edilmiş ve vatandaşlık esasına dayanan yeni bir devlet kurulmuştur. Bu topraklarda yaşayan herkes bizim insanımızdır. Bu vatandaki ortak kimlik ise, 'Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı' kimliğidir. Biz Türkiye'deki bu milleti, hiçbir etnik ayrım yapmadan 'Türk Milleti' olarak görüyoruz.