1982 Anayasası'nın 3. maddesinde, resmî dilin 'Türkçe' olduğu belirtilmiştir. Millî, üniter ve egemen devletlerin resmî dili tektir. ABD gibi federatif devletlerde bile tek resmî dil kullanılmaktadır. 'Yeni Anayasa'da, resmî dilin 'Türkçe' olduğu hükmü mutlaka bulunacaktır. İkinci ya da daha fazla dil Anayasa'da yer almaz. Bu takdirde, Başbakan'ın sloganlaştırdığı 'Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Bayrak' düsturu geçerliliğini kaybeder.
Ayrıca, mevcut Anayasa'nın 'Eğitim ve Öğrenim Hakkı'nı düzenleyen 42. Maddesinin son fıkrasında, 'Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez' hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm, ilk bakışta 'ana dil' ve 'yabancı dil' yasağı gibi algılanabilir. Halbuki fıkranın devamında, yabancı dillerin okutulması ve yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okullar söz konusu edilmektedir.
***
AK Parti'nin, basına intikal eden '
Eğitim Hakkı' başlığındaki
Uzlaşma Komisyonu teklifinde, mevcut
Anayasa'daki '
Türkçe'den başka hiçbir dilin ana dil olarak okutulmaması' ibaresinin yer almadığını görüyoruz.
AK Parti'nin '
Eğitim Hakkı' konusundaki teklifi iki türlü yorumlanabilir:
1. Bu teklifin kabul edilmesi hâlinde anadilde eğitimin yolu açılacak ve bu konudaki yasak kalkacaktır. Bu ise, yıllardır tartışılan '
Kürtçe eğitim'i mümkün kılacaktır. Bizce bu yorum yanlıştır.
AK Parti'nin
Anayasa konusunda ana dille eğitime karşı olduğu, yetkili ağızlardan defaatle ilân edilmiştir. Bu konuda görüştüğümüz
AK Partili bir anayasa hukukçusu, tekliflerinde böyle bir kasıt olmadığını kesin bir şekilde ifade etmiştir. Diğer taraftan, resmî dil
Türkçe olmaya devam ettikçe ana dilde eğitim yapılamaz.
2. Bu teklifteki yasağın kaldırılmasına dair hüküm,
Kürtçe ve benzeri dil ve lehçelerin '
seçmeli ders' olarak okutulmasına ve öğretilmesine karşı, bu yasağın yanlış yorumlanmasına mâni olmak için düzenlenmiştir. Bu jest, aynı zamanda ittifak halinde alınacak bir kararı da kolaylaştıracak ve ırkçı-bölücüler tarafından '
ana dil yasağı' gibi kullanılan bu hükmün istismar edilmesine de son verilecektir. Kısaca bu teklif, bir taraftan
Kürtçe'nin seçmeli ders olarak okutulmasına -ki zaten bu mümkündür- açıklık getirecek, diğer taraftan ana dille eğitim yaygarasına noktayı koyacaktır.
Lâkin, bu şekilde tanzim edilmiş Anayasa maddesini zorlayarak '
ana dilde eğitim'e yol açmamak için, özellikle maddenin gerekçesinde bunun ana dilde eğitim olmadığı belirtilmelidir.
***
Ana dille eğitim; yani
Kürtçe eğitim konusunda, bir defa daha şu mahzurları sıralayalım:
1. Ana dilde eğitim konusunda en önemli mahzur, ortak kültür değerlerine sahip insanımız arasında ayrışmaya sebep olmasıdır. Bir millî ve üniter devlette resmî dil dışında eğitim yapılması, siyasî bölünmeye temel teşkil eder.
2. '
Kürtçe', eğitim için uygun bir dil değildir. Sadece '
Kırmançi' lehçesinde, birbirini anlamakta zorlanan farklı 14 şive konuşulur. '
Sorani' ve
Zazaca gibi lehçeler de aslında ayrı dillerdir. Hep söylüyorum; geliniz önce ortak, bilimsel ve kullanılan bir
Kürtçe geliştirelim. Bir yandan resmî dilimiz
Türkçemizi öğrenip eğitimimizi yaparken, diğer yandan bu geliştirip yaygınlaştırdığımız
Kürtçemizi de yaşatalım.
3.
Kürtçe eğitim, bölgedeki
Kürt kardeşlerimize yapılacak en büyük kötülük olacaktır. Eğitim ve fırsat eşitliği bakımından denge bozulacak, istihdam konusunda da güçlükler başlayacaktır.
4. Ana dilde eğitim, dünyanın her yerinde '
azınlıklar' için geçerli olmuştur. Hâlbuki
Kürtler ve diğer
Müslüman etnik gruplar azınlık değil,
Türkiye'nin aslî unsurları ve '
Türk Milleti'nin parçalarıdır.
5. Nihayet şu hususu unutmamalıyız ki, dil konusunda taviz veren ülkeler daima bölünmüş ya da bölünmenin eşiğine gelmişlerdir.