Başbakan Erdoğan, 'Demokratik Açılım' çerçevesinde, 'Kürtçe'nin seçmeli ders olarak okutulmasına karar verildiğini açıkladı. Ana dilin öğretilmesi için devlet üzerine düşeni yapmalıdır. Bu maksatla, devletin açacağı kurslar ile Millî Eğitim Bakanlığı'nın gözetiminde özel olarak açılacak 'dil kursları' kullanılabilir. Ayrıca bölgede, Kürtçe (Kurmançi veya mahallinde konuşulan lehçe) 'seçmeli ders' olarak okutulabilir.
BDP'li Kışanak, Başbakan Erdoğan'ın, Kürtçe'nin seçmeli ders yapılacağını söylemesinden hiç memnun değil. Zira ırkçıbölücü Kürtçülerin asıl isteği, 'ana dilde eğitim' başlığı altında Türkiye'de iki dillilik, hattâ çok dillilik oluşturarak bölünmeyi gerçekleştirmektir.
Bir milleti bir arada tutan esas unsurların başında ortak din ve kullanılan 'ortak dil' gelir. Milletin yaşadığı coğrafyada, yani vatan topraklarında ana dilleri farklı vatandaşlar yaşayabilir ve kendi ana dilleriyle konuşabilirler. Ancak bu durum müşterek resmî dilin önemini ve rolünü değiştirmez.
***
'Çokkültürlülük', takdim edildiği gibi
'zenginlik' değildir. Farklı kültürler
'millî kültür'ün parçalarıdır. Üniter ve millî devletlerde
'resmî dil' vardır ve eğitim bu dille yapılır. Bu,
'tek millet' olmanın gereğidir.
İki dilli ya da çok dilli ülkeler ya bölünmüşlerdir veya bölünmenin eşiğine gelmişlerdir. Bunu gören federatif devletler bile
'iki dil'e izin vermemişlerdir.
ABD'de
'iki dillilik' yoktur. Üstelik talep edilen ikinci dil, en az
İngilizce kadar gelişmiş
'İspanyolca'dır.
İsviçre,
Kanada,
Belçika gibi ülkeler
'Çok dillilik' konusunda doğru örnekler değildir.
Belçika ve
Kanada, bu yüzden bölünmek üzere olan ülkelerdir.
Bir etnik kimliğin tanınması,
'millî kültür'ün ve ortak
'resmî dil'in önemini azaltmaz ve
'iki dilliliği' gerektirmez.
Son günlerde
'ana dilde eğitim' furyası başladı.
'Yeni Anayasa' hazırlıklarının
Kürtçülerin iştihalarını kabarttığı,
'Çokkültürlülük' oluşturarak
'millî birlik ve bütünlüğü' baltalayacak uygulamaları başlatmaya çalıştıkları görülmektedir.
***
Ana dilde eğitim yapılması birçok bakımdan imkânsız ve mahzurludur. Şöyle ki:
1. Ana dilde eğitim, dünyanın her yerinde genellikle
'azınlıklar' için geçerli olmuştur.
Kürtler ve diğer
Müslüman etnik gruplar azınlık değil,
Türkiye'nin aslî unsurları ve
Türk Milleti'nin parçalarıdır.
2. 'Dil' kriteri, bir azınlığı belirlemede doğrudan bir ölçüt olarak kabul edilmemektedir. Demokratik kültürün olgunlaştığı sistemlerde, kültür farklılıklarına iki model çerçevesinde inceleyerek çözüm arayabiliriz. Bunlardan
'çokkültürlülük' ayrışmayı,
'bireysel haklar' çözümü ise birleşmeyi doğurur.
3
. Dil konusunda tâviz veren ülkeler, daima bölünmüş ya da bölünmenin eşiğine gelmişlerdir.
4. 'Kürtçe', eğitim için uygun bir dil değildir. Araştırmacılar,
Kürtçe'nin ayrı lehçelerini konuşanların birbirlerini anlayamadıklarını vurgulamaktadır. Esasen
Kürtçe yayınlanmış kitap sayısı birkaç yüzü geçmemektedir.
5. Kürtçe eğitim neticesinde, bölge halkında fırsat eşitliği bakımından denge bozulacak ve istihdam konusunda güçlükler başlayacaktır. Ayrıca, gerekli sayıda, öğretmen vasfı taşıyan kişilerin temini de imkânsızdır.
6. Özetle, ana dilde eğitim konusunda en önemli mahzur, ortak kültür değerlerine sahip insanımız arasında ayrışmaya sebep olmasıdır. Bir millî ve üniter devlette resmî dil dışında eğitim yapılması siyasî bölünmeye temel teşkil eder. Zira eğitim sadece bilgilerin değil, ortak değerlerin de aktarılmasının yoludur.
***
Geliniz önce ortak, bilimsel ve kullanılan bir
Kürtçe geliştirelim. Bir yandan resmî dilimiz
Türkçemizi öğrenip eğitimimizi yaparken, diğer yandan bu geliştirip zenginleştirdiğimiz
Kürtçemizi de yaşatalım.