Sevgili okuyucular, bugün çok kederliyim. Türkİslâm Ülküsü'nün yılmaz savunucusu, mücahit ruhlu, alperen üslûplu büyük vatan şairimiz
Abdurrahim Karakoç Hakk'a yürüdü, uçmağa vardı. Abdurrahim Karakoç, bir vatan ve bayrak şairiydi. O'nu, günümüzün Ârif Nihat Asya'sı kabul eder; O'na her sarıldığımda, Ârif Nihat'ın heyecanlı vücudunu kucaklamış gibi olurdum. Ve hep Âkif gibi sormak gelirdi içimden: 'Niçin bir damlacık göğsünde bir umman huruşandır?' Nihayet o çilekeş göğsü, bu Hakk aşkını ve vatan sevgisinin heyecanını taşıyamadı.
'Hasan'a Mektup' şiirinde dediği gibi;
'Soysuzlar taş atar mukaddesata
Karşı duramazsak bizdedir hata.
Tahammül teşviktir, böyle hayata
Öl... İnsan küçülmez ölünce Hasan.'
Mücahitlerin ve alperenlerin pîri Abdurrahim Karakoç, soysuzların mukaddesata taş attığı bir hayata tahammül etmedi ve öldü, şiirindeki Hasan gibi... Şimdi, O artık daha büyüyerek gönüllerimizde yaşayacak...
***
Abdurrahim Karakoç, kelimenin tam mânâsıyla bir dâvâ adamıydı. Seksen yıllık ömrü boyunca inancından hiç sapmadı. Her şeyden evvel tam ve kâmil bir
Müslüman, alperen ruhlu bir
İslâm mücahidi ve müdafii idi. Bu milletin, bu vatanın özünün
İslâm'a dayandığını çok iyi biliyor ve terennüm ediyordu:
'Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız.
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslâm yazacağız.' (
Hak Yol İslâm Yazacağız'dan)
Katıksız bir milliyetçiydi.
O'nun milliyetçiliği ve
Türk Milleti'ne olan bağlılığının
'kavmiyetçilik' ile hiç ilgisi yoktu. Irkçılığa karşıydı. Lâkin
Türk Milleti'nin on asır boyunca
İslâm'ın bayraktarlığını yaptığını çok iyi biliyor ve milletiyle iftihar ediyordu.
***
Abdurrahim Karakoç, geleneksel halk edebiyatı türünün son örneklerinden biridir. Bir halk adamı ve halk ozanıdır. Şiirleri sade, yalın ve vurucudur. Keskin bir hiciv ve taşlama ustasıdır. Doğru bildiğini açıkça söylemiş ve yazmıştır. Aşktan, sevgiden, dostluktan, tabiattan, maneviyattan, kahramanlıktan,
İslâm ahlâk ve faziletinden,
Türk kültüründen bahseden birbirinden güzel şiirler ve makaleler yazmıştır.
Merhum
Karakoç,
İslâmiyet ve
Türklük âşığıydı. Bu iki değer çerçevesinde şekillendirdiği fikir ve sanat görüşünü şiirlerinde ve yazılarında da aksettirmiştir.
Türk ve
İslâm değerleri
O'nun için öylesine mânâ ve önem taşımıştır ki, iki oğlundan birinin adını
'Türk İslâm' koymuştur.
Karakoç, aynı zamanda çok ince ruhlu ve şiirlerini mücevher gibi işleyen üstün kabiliyetli bir şairimizdi. Herkesin ezbere bildiği ve melodilerini severek söylediği
'Mihriban' adlı şiirindeki şu inceliğe bakar mısınız?
'Yar, deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban.'
***
Abdurrahim Ağabey yakın dostumdu.
O'nu çok severdim. Rahmetli
Muhsin Yazıcıoğlu hayattayken, zaman zaman kendisi gibi
Kahramanmaraşlı olan sevgili
Ökkeş Şendiller'in evinde toplanır, içli köfte yiyerek sohbet ederdik. Ne yazık ki
Muhsin Başkan şehit düştü;
Abdurrahim Ağabey de bizim nazarımızda
'gazi' idi. İndallahta da inşallah öyle kabul olunur.
O'na
Cenab-ı Hakk'tan sonsuz rahmet niyaz ediyorum.
Allah, güzel hizmetleri için
O'ndan razı olsun. Ruhu şâd olsun.
Oğulları
Türk İslam ve
Enderhan ile ablaları
Mihriban'a, ayrıca
Akit Gazetesi'ndeki sevgili dostlarımıza başsağlığı diliyorum.