CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Yargıtay üyelerini 'militan' olarak nitelendirmesi üzerine, HSYK da 'Şerefiyle görev yapan hâkim ve savcılarımıza yönelik bu ithamlar kabul edilemez' cevabını verdi. Kılıçdaroğlu, TBMM'de bütçe konuşması sırasında da yargı mensuplarına hakaretlerine devam etti.
Şu gerçeği altını çizerek belirtmek lâzımdır: Türkiye'de yargıyı siyasallaştıran CHP jakobenizminin ta kendisidir.
27 Mayıs'ta cuntacıların iktidara getirdiği CHP'nin ilk işi, yargıda büyük bir tasfiye gerçekleştirip özellikle yüksek yargıyı siyasalaştırmak olmuştur. CHP'lilerin darbecilere verdiği partizan isimler, üniversitede ve yargıda kilit noktalara getirilmiş; Türk yargısının yüzkarası 'Yassıada Mahkemesi' de bu şekilde teşkil edilmiştir. Daha sonra CHP jakobenizminin kalesi yapılan Anayasa Mahkemesi'nin başına getirilen Yassıada Ekibi, CHP'nin yargıyı siyasallaştırmasının tipik bir örneğidir.
***
Demirel ve
AP iktidarları, yargının bu hâlinden hep şikâyet etmiş fakat değiştirilmesi konusunda hiçbir teşebbüste bulunmamışlardır. Bilâkis bu dönemde atanan adalet bakanları yüzünden yüksek yargıda
'bölgecilik' hâkim olmaya başlamıştır.
Özal ve
ANAP iktidarlarının iyi niyetli yargı reformu çalışmaları ise yetersiz kalmıştır.
Lâkin, yargının ulusalcı jakoben
CHP istikametinde siyasallaştırılmasında şu iki dönem çok tesirli olmuştur:
1. Oktay-Moğultay Dönemi:
CHP'li
Seyfi Oktay 1991-1994 arasında, gene
CHP'li
Mehmet Moğultay da 1994-1995 arasında
Adalet Bakanlığı yapmışlar; her ikisi de yargıyı
CHP'lileştirmek için partizanca gayret göstermişlerdir. Ayrıca mezhep ayrımcılığı da yapan bu kişiler,
CHP kurultaylarında marifetlerini açıkça itiraf etmişlerdir.
'Seyfi Oktay'la birlikte 3 bin hâkim aldık' diye şecaat arz ederken sirkatini söyleyen
Moğultay şöyle devam ediyor:
'Bu örgüte (CHP'ye) kadro vermeyecekler de kime verecekler, MHP'ye mi? (...)' 'Yapılacak en akıllı hareket kendi devr-i iktidarında örgütleneceksin... Kadrolaşacaksın. Bu kadrolar günün birinde gelecek ve senin yolunu açacak...'
İşte, yargıdaki
'jüristokrasi' bu şekilde kurulmuş ve sandıktan çıkmayı başaramayan
CHP jakobenizmi,
'militarist vesayet' ve
'jüristokratik hâkimiyet' sonucunda yıllar yılı millî irade hırsızlığı yaparak iktidar gücüne haksız şekilde ortak olmuştur.
2. Ahmet Necdet Sezer Dönemi: 1961 ve 1982 Anayasaları çerçevesinde, 1960'tan sonra gelen Cumhurbaşkanlarının yargı atamaları, -
Özal haricinde- hep
CHP yandaşları arasından yapılmıştır. Bu atamalarda
CHP'nin ulusalcı jakobenizmi birinci derecede tesirli olmuştur. Özellikle
Ahmet Necdet Sezer'in 2000-2007 arasındaki Cumhurbaşkanlığı sırasında,
Anayasa Mahkemesi'ne,
Yargıtay'a,
Danıştay'a ve
HSYK'ya, istisnasız olarak
CHP yandaşlarını ataması, yüksek yargıda siyasallaşmayı son haddine vardırmış ve
CHP jüristokrasisi en
'parlak' dönemini yaşamıştır (
Sezer'in hızını alamayıp
CHP üyesi
Candemir Özok'u
AYM üyeliğine nasıl atadığı ve
Özok'un istifası hatırlanacaktır).
***
Hâl böyleyken, 2007'de
Cumhurbaşkanı seçilen
Gül'ün tarafsız atamaları ve özellikle
12 Eylül 2010 Referandumu sonunda,
CHP jakobenizminin jüristokratik tahakkümü kırılmaya başlamış; özellikle 10 bin hâkim ve savcının demokratik oylarıyla seçilen yeni
HSYK,
Seyfi Oktay gibilerin oyuncağı olmaktan kurtulmuştur.
İşte
Kılıçdaroğlu'nun ve
CHP jakobenizminin hazmedemediği ve yarım asırlık geçmişteki
'siyasallaştırmayı' unutup yüksek yargı mensuplarına hakaret etmesinin sebebi budur. Zira, yargı artık
'CHP'nin çiftliği' olmaktan çıkmıştır.
Türkiye'de bundan sonra
'jüristokrasi' değil,
'demokrasi' hâkim olacaktır.