Önceki gün 'Şike Kanunu' konusundaki 'Yanlışlıklar Komedyası' başlıklı yazımda tarafsız ve objektif olmaya itina etmiştim. Lâkin, bu konuda kılıçlarını bilemiş vetoculara da vetoya karşı çıkanlara da yaranamadım. Ben de Nasreddin Hoca'nın fıkrasında olduğu gibi, 'Sen de haklısın hanım' demeyi tercih ettim.
***
Aslında bu konuda yanlışlıklar tek taraflı değildir. Daha önce de belirttiğim gibi, bu bir
'Yanlışlıklar Komedyası'dır.
Şike Kanunu diye bilinen 31 Mart 2011 tarihli ve 6222 sayılı
'Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun' ve 24 Kasım 2011 tarihli
'Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapan Kanun' konusunda başlıca şu yanlışlıklar yapılmıştır:
6222 sayılı ilk kanun hazırlanırken, bu konuda ilk defa kanunî düzenleme yapılmasının acemîliğiyle, Kanunun özellikle
'Yasak Fiiller ve Ceza Hükümleri'ni düzenleyen üçüncü bölümünde, suç ve ceza dengesi gözetilmeyerek orantısız hükümler getirilmiştir.
'Şike ve Teşvik Primi' maddesinde öngörülen
'beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası' çok yüksektir. Ayrıca, diğer hükümlerde de aşırılıklar vardır.
Cumhurbaşkanı, ilk kanundaki yanlışlıkları gördüğü hâlde, Kanuna itiraz etmeyerek imzalamıştır.
Cumhuriyet savcılarının ve özel yetkili mahkemenin Kanuna göre şike ve teşvik primi olaylarının üzerine giderken, gereğinden fazla sert davranmaları ve 138 yıllık cezalar istemeleri de ürkütücü ve yanlış olmuştur.
Olayların memnuniyetsizliğe yol açtığını ve Türk futboluna zarar verdiğini gören
TBMM, bütün grupların iştirakiyle (sonradan
BDP çekilmiştir) alelacele bir değişiklik kanunu hazırlatarak jet hızıyla parlamentodan geçirmiştir. Böylece kişiler için özel kanun çıkarılmış; ayrıca hapis cezaları bu defa 1 ile 3 yıla indirilerek orantısız şekilde düşürülmüş ve caydırıcılık ortadan kalkmıştır.
Cumhurbaşkanı Gül, ilk olarak bir kanunu onaylamadan
TBMM'ye iade etmiş ve yukarıdaki gerekçeleri belirtmiştir.
***
Cumhurbaşkanı'nın son kanunu iadesi üzerine, önce
Başbakan Yardımcısı Arınç ve bazı
AK Partililer, artık bundan sonra düzenleme yapılmayacağını beyan etmişlerse de hemen ardından
AK Parti grup başkan vekilleri ile
CHP ve
MHP sözcüleri, imzalarının arkasında olduklarını ifade ederek Kanunu değiştirmeden aynen
Cumhurbaşkanı'na göndereceklerini söylemişlerdir.
İşte bu tutum, yanlışlıklar komedyasının son perdesini teşkil edecektir. Şöyle ki:
1. Kanunun aynen iadesi hâlinde, özel kişilerin serbest bırakılması hakkında kanun çıkarıldığı görüşü haklılık kazanacak ve
TBMM şaibe altında kalacaktır. Bu durum maşerî vicdanı rahatsız edecek ve hukuk devleti normları yaralanacaktır.
2. Değişiklik kanununda cezaların orantısız şekilde düşürülmesi, caydırıcılığın kalkmasına sebep olacak ve spor mafyası şike faaliyetlerine devam edecektir. Bu ise, 6222 sayılı ilk kanunu etkisiz hâle getirecektir.
3. Cumhurbaşkanı Gül'ün dört yıllık icraatı sırasında bir kanunu ilk defa iade etmesi ile eski
Cumhurbaşkanı Sezer'in siyasî ve ideolojik vetoları birbirlerinden tamamen farklıdır. Üstelik
Gül vetosunda haksız da değildir. Son kanunun
Cumhurbaşkanı'na aynen iadesi
Gül'ü rencide edecektir.
***
Hz. Peygamber'in
İslâmiyette orta yolu tavsiye eden hadisleri vardır.
Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadis-i şerîfte,
'Orta yolu tutun, orta yolu! Hedefe ulaşırsınız' buyrulmuştur.
TBMM'ye iade edilen
Kanun'un ceza hükümleri yeniden düzenlenerek ilk kanundan daha düşük, değişiklik kanunundan daha yüksek bir seviyeye getirilmelidir. Bizce, alt sınır 2 yıl, üst sınır 4 yıl olabilir. Bu takdirde mevcut tutuklular tahliye edilemeyecekleri için,
'kişiye özel kanun çıkarılması' şaibesinden kurtulunur; suç-ceza orantısı kurulur ve caydırıcılık sağlanır.
***
Meseleye siyasî çerçeveden bakıldığında, iki yıl sonra
AK Parti'nin başına gelmesi muhtemel olan
Gül ile ilişkilerin bozulmaması gerektiği düşünülmelidir.