Sevgili Okuyucular, bu soğuk pazar gününde kendimi çok rahatlamış ve ferahlamış hissediyorum. Zira, 28 Şubat'ın en büyük melânetlerinden birisi artık kaldırıldı. Sağolsun YÖK Başkanı Yusuf Ziya Hoca, üniversite sınavlarında uygulanan katsayının kaldırıldığını açıkladı. Bu açıklama, geçen hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'nın 28 Şubat Darbesi hakkında soruşturma açması kadar önemliydi.
28 Şubatçıların din düşmanlığı
Efendim, 27 Mayıs'tan beri devam eden darbeler döneminde, en ilgi çekici darbe hiç şüphesiz 28 Şubat Postmodern darbesidir. Demirel gibi bazı kişiler hâlâ bunu inkâr ederler ve sıcak bir darbeyi engellemekle övünürler. Halbuki 28 Şubat en az sıcak bir darbe kadar zarar vermiş ve izleri yıllarca devam etmiştir.
28 Şubat 1997 Darbesi doğrudan Türk Milleti'nin inançları üzerinde baskı yaparak gerçekleştirilmiştir. 28 Şubat günü yapılan ünlü MGK Toplantısı'na bakarsanız, alınan bütün kararların 'irtica' bahanesiyle halkın dinî inançları üstünde baskı kurmak amacına dönük olduğunu görürsünüz.
28 Şubat'ın iki önemli tahribatı vardır: İlki, imam-hatip okullarını kaldırabilmek için mesleki ve teknik öğretimi silmeye çalışmak; ikincisi, Kur'an kurslarını ortadan kaldırmaya çalışmak. Ne yazık ki her iki uygulama da Türk eğitimi'nin yüz karası uygulamalar olarak hatırlanacaktır.
Meslekî-teknik öğretime vurulan darbe
Efendim, DPT'de eğitim uzmanı olarak çalışmaya başladığım 1969'dan itibaren 40 yıldan fazla bir süreden beri eğitimdeki en büyük problemin orta dereceli meslekî ve teknik öğretime olan talep yetersizliği olduğunu görmüştüm. Millî Eğitim Temel Kanunu'nun 1973'te yürürlüğe girmesinden önceki dönemde meslekî-teknik orta öğretim, genel orta öğretime feda edilmiş ve bunun sonucunda piyasalarda orta dereceli meslekî-teknik işgücü açığı meydana gelmiştir. Böylece Türkiye'nin insan gücü arzı tablosu, kafası büyük, gövdesi geniş fakat boynu dar bir ucubeye benzemiştir. Orta dereceli meslekî ve teknik öğretimi teşvik etmek için, daha önce yatay ve dikey geçişler bu öğretime kapalı olduğu halde, 1970'lerden itibaren tamamen açık hâle getirilmiştir. Esasen, demokratik bir eğitimde yatay ve dikey geçişlerin tümüyle açık olması gerekir. Yani, her öğrenci kendi seviyesindeki başka okullara ve daha üst öğretim kurumlarına rahatlıkla geçebilmelidir. Biz bu uygulamayı gerçekleştirdikten sonra, orta dereceli mesleki teknik okullara olan talep süratle artmış ve kısa zamanda orta öğretimde meslekî-teknik okullaşma oranı, genel orta öğretimi yakalamış ve geçmiştir.
28 Şubat'ın klasik CHP eğilimindeki jakoben darbecileri, sırf imam-hatip okullarına zarar vermek için, diğer meslekî ve teknik okulların durumunu dikkate almaksızın, yüksek öğretime 'katsayı uygulaması' getirmişlerdir. Bütün mesele, imam-hatiplilerin yüksek öğretime geçişine engel olabilmektir. Hâlbuki imamhatip okulu öğrencilerinin toplam meslekî-teknik orta öğretimdeki oranı ancak %5 civarındadır. Faşist zihniyetli darbeci mantığı, %5'i engellemek için %95'e zarar verdiğini anlayamamıştır.
Nitekim 28 Şubat'tan sonra kısa zamanda meslekî-teknik öğretim viraneye dönmüş ve okullaşma oranı içindeki yeri süratle düşmüştür. Kısaca, 28 Şubat darbecileri imam-hatip düşmanlığı için Türkiye'nin meslekî-teknik eğitim ve işgücü dengesini alt-üst etmişlerdir.
Darbeci güçlerin işbirliği
Efendim, eğitime böylesine açıkça zarar veren bir uygulamanın ondört yıldır kaldırılamamış olmasının sebebi de düşündürücüdür. Ben Milli Eğitim Bakanı iken meslekî-teknik orta öğretimi teşvik etmek için üniversiteye giriş sınavlarında bilakis meslekî teknik öğretim lehine katsayı uygulaması başlatmıştım. Lâkin, her şeye burnunu sokan Danıştay, biraz da zamanın YÖK yönetiminin entrikasıyla bu uygulamayı iptal etmişti. Fakir ve kabiliyetli Anadolu insanının yüksek öğretime devam etmesini ve toplumda itibarlı yerlere gelmesini hazmedemeyen jakoben kast taraftarları, 28 Şubat'tan sonra siyasallaşmış yüksek yargıyı da kullanarak bu eşitsizliğin devamını sağlamaya muvaffak olmuşlardır. Ancak, artık Türkiye'de taşlar yerine oturmakta, militarist ve jüristokratik vesayet sistemi de CHP'lilerin çırpınışlarına rağmen ortadan kaldırılmaktadır.
Başta YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan olmak üzere, Türk eğitimini bu badireden kurtaranları candan tebrik ediyorum.